Düzmece tanrılar edinmelerine ilişkin soru,
yaptıkları tutumlarını kınama
amacına yöneliktir. Bu düzmece tanrıların da
topraktan ölüleri çıkarttıklarını, yani
ölüleri kaldırıp can verdiklerini sözkonusu eden
ifadede, bu düzmece tanrılara yönelik bir alay yatmaktadır.
Çünkü gerçek bir ilahın en başta gelen
sıfatı ölüleri topraktan çıkarıp
diriltebilmesidir. Onların kulluk ettikleri bu düzmece tanrılar
böyle bir şey yapabiliyorlar mı? Hayır. Kesinlikle
yapamazlar. Bunlar hayatı yarattıklarını,
yeniden hayat verme gücüne sahip olduklarını da iddia
edemezler. O halde onlar ilahlığın
sıfatlarından en başta gelenini
kaybetmişlerdir.
Yeryüzünde gözlemlenen realitenin mantığıdır
bu. Bir de varlığın realitesinden kaynaklanan
evrensel bir kanıt vardır:
"Eğer yerde ve gökte Allah'dan başka ilahlar
olsaydı yerin ve göğün düzeni altüst olurdu."
"Evren, bütün parçalarını birbirine
bağlayan, tüm parçalarını bir ölçüye göre
düzenleyen, bu parçalar ile düzenli bütünün hareketleri arasında
bir ahenk oluşturan tek ve değişmez bir yasalar
sistemine dayanmaktadır. Bu tek ve değişmez yasa,
tek ve ortaksız bir ilahın biricik iradesinin
ürünüdür. Eğer birden çok ilah olsaydı iradeler de
birden fazla olacaktı. Bunun sonucu olarak da yasalar sistemi
de birden fazla olacaktı. Çünkü irade, irade sahibi zatın
belirtisidir. Yasa sistemi de etkin iradenin belirtisidir. Evrenin
bütün parçaları arasında bir ahenk oluşturan,
sistemini, hedefini ve hareket tarzını yönlendiren
birlik unsuru olmasaydı, ahengin ortadan kalkmasından
dolayı anarşizm ve bozulmuşluk egemen olacaktı.
Bu ahengi en aşırı ateistler bile inkâr edemezler.
Çünkü bu somut bir realitedir.
Hiç kuşkusuz varlık bütününü yönlendiren tek
yasalar sisteminden gelen mesajları algılayabilen
bozulmamış bir fıtrat, fıtratın
gereği olarak bu yasalar sisteminin birliğine, bu
sistemi oluşturan iradenin birliğine ve
yapısında bir bozulmuşluk, hareket tarzında
bir boşluk bulunmayan düzenli ve uyumlu evrenin planlayıcısının,
yaratıcısının birliğine
tanıklık edecektir:
"Arş'ın Rabb'i olan Allah, o müşriklerin
asılsız yakıştırmalarından münezzehtir."
Onlar yüce Allah'ı birtakım ortakları
olduğunu varsayarak nitelendiriyorlardır. Her
şeyden üstün ve her şeye egemen, "Arş'ın
Rabbi" olan Allah, onların bu nitelemesinden
uzaktır. Arş; mülkün, egemenliğin ve yüceliğin
sembolüdür. Yüce Allah onların dediklerinden uzaktır,
yücedir. Nizamı ile, boşluk ve bozulmuşluktan uzak
oluşu ile, varlık bütünü, onların bu sözlerini
yalanlamaktadır.
"O yaptıklarından sorumlu değildir. Oysa
onlar davranışlarından sorumludurlar."
Varlığın bütününe egemen olan bir ilah ne
zaman sorguya çekilecektir? Kulları üzerinde ezici bir
güce sahipken, başka bir irade tarafından, hattâ
kendisinin belirlediği ve varlık düzenine egemen kıldığı
yasalar sistemi tarafından
sınırlandırılmayan serbest bir iradeye
sahipken, kimmiş O'nu sorguya çekecek olan? Sorgulama ve
hesaba çekme, belirli sınırlara konulmuş
kriterlere dayanır. Sınırları ve kriterleri
belirleyen serbest iradedir. Bu yüzden evren için dilediği
gibi belirlediği sınırlar ve kriterler
tarafından sınırlandırılamaz bu irade.
Yaratıklar ise, kendileri için konulmuş olan bu
kriterler doğrultusunda tutulup hesaba çekileceklerdir.
Kimi insanlar zaman zaman gurura kapılıp inkârcı
bir eda ile, hayret ederek birtakım sorular sorarlar... Allah
niye böyle yapmış?.. Bunu yaparken hangi hikmeti gözetmiştir?
gibi.. Sanki şunu demek istiyorlar. Biz bunda bir hikmet görmüyoruz!
Bu tutumları ile onlar yüce ma'bud karşısında
takınılması gereken zorunlu edep tavrının
sınırlarını aşıyorlar. Bunun gibi
insanın kapasitesi belli olan kavrama yeteneğinin
sınırlarını da aşıyorlar.
İnsanın kavrama yeteneği belli bir alanda
sınırlı olduğu için nedenleri, gayeleri ve
etkenleri bütünüyle kavrayamaz.
Her şeyi bilen, düzenleyen ve her şeye egemen olan
kim ise O'dur planlayan, yöneten ve hükmeden.
"O yaptıklarından sorumlu değildir. Oysa
onlar davranışlarından sorumludurlar."
Varlık bütününün tabiatından ve realitesinden
kaynaklanan evrensel kanıtın yanısıra
kendilerinden, hiçbir kanıta dayanmayan şirk
iddialarını dayandırdıkları, geçmiş
toplumlardan aktarılan bir kanıt istenmektedir.
"Yoksa onlar O'nun dışında başka
ilahlar mı edindiler? Onlara de ki; `Bu konudaki delilinizi
ortaya getiriniz. Bu kitap, gerek benimle birlikteki mü'minlere
yönelik direktifleri ve gerekse benden önceki peygamberlere ilişkin
bilgileri içeriyor."
Hz. Peygambere -salât ve selâm üzerine olsun- çağdaş
olanların durumlarını içeren bu Kur'an işte
buradadır. Ondan önceki peygamberlerin durumlarına
ilişkin bilgiler de orada. Onların getirdiği
kitaplarda Allah'ın ortaklarının olduğundan sözedilmiyor.
Çünkü bütün dinler tevhid inancına dayanmaktadırlar.
Peki evrenin tabiatının reddettiği, geçmiş
kitaplarda doğrulayıcı bir kanıtın
bulunmadığı bu şirk iddiasını
nereden çıkarıyor müşrikler?
"Hayır, onların çoğunluğu gerçeğin
ne olduğunu bilmeksizin ona sırt çevirirler."
"Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere `Benden
başka ilah yoktur, sırf bana kulluk ediniz' diye
vahyettik."
Yüce Allah'ın insanlara peygamber göndermeye başlamasından
bu yana inanç sisteminin temelini tevhid oluşturmaktadır.
Bu ilkede bir değişiklik, bir farklılık sözkonusu
değildir. İlahın, ma'budun birliği ilkesidir
bu.
İlahlıkla Rabb'lığı birbirinden
ayırmak mümkün değildir. Hem ilahlıkta hem de
kullukta şirke yer yoktur. Bu ilke, evrensel yasalar sistemi
gibi kalıcı ve değişmezdir. Bu yasalar
sistemine bağlıdır, onun bir parçasıdır
tevhid.