"Bir
kısmını da seçip doğru yola eriştirdik..."
denmektedir. Bütün bu değerlendirmeler, şu ulu
kafilenin elde ettiği iyilikleri, Allah tarafından seçilişlerini
ve doğru yola iletilişlerini göstermektedir.
Bu topluluğun bu şekilde anlatılması ve bu
kafilenin bu tarzda sunulması hep aşağıdaki açıklamalar
için bir hazırlık amacına yöneliktir:
-İşte bu Allah'ın doğru yoludur,
dileği kullarını ona iletir. Eğer onlar da
Allah'a ortak koşsalardı, yapmış
oldukları bütün iyilikler boşa giderdi.
Bu yeryüzünde hidayet kaynağını oluşturma
amacına yönelik bir açıklamadır. Buna göre yüce
Allah'ın insanlar için belirlediği doğru yol
peygamberlerin getirdiği mesajda somutlaşmaktadır.
Böylece içtenlikle inanılması ve direktiflerine
zorunlu olarak uyulması gereken yol göstericilik, bu biricik
kaynakla sınırlandırılmış oluyor.
Çünkü yüce Allah, bunun kendi hidayeti olduğunu ve
kullarından dilediğini bununla doğru yola
ilettiğini bildirmektedir. Şayet bu yol gösterici
kullar, Allah'ın birliğinden ve O'nun hidayetini
aldıkları kaynağın birliğinden
şaşacak olurlarsa, inanç, kulluk ve herhangi bir konuda
başvurulacak merci olması bakımından Allah'a
ortaklar koşarlarsa, sonunda yaptıklarının
boşa gitmesi kaçınılmaz olacaktır: Yani tüm
yaptıkları kaybolup gidecektir. Zehirli otlakta
otlayıp sonunda şişerek ölen bir hayvan gibi yok
olacaktır. Ayette geçen "Habitat: kelimesinin sözlük
anlamı budur.
Bunlar kendilerine kitap, egemenlik ve peygamberlik
verdiğimiz kimselerdir. Eğer şu adamlar
bunları inkâr ederlerse onlara, kendilerini inkâr etmeyen
başka bir topluluğun desteğini sağlarız.
Bu da ikinci açıklamadır. Birincide yol göstericiliğin
kaynağı belirtilmiş ve bu peygamberlerin
getirdiği hidayetle
sınırlandırılmıştı.
İkincide ise, adları geçen ve kendilerine işaret
edilen peygamberlerin yüce Allah'ın kendilerine kitap,
hikmet, yetki ve peygamberlik verdiği kimseler olduğu
belirtilmektedir. `Hüküm' kelimesi, hikmet anlamına
geldiği gibi, `yetki, otorite' anlamına da gelmektedir.
Ayette her iki anlamın da kastedilmiş olması
muhtemeldir. Buna göre bu peygamberlerden kimisine yüce Allah
kitap indirmiştir, Musa'ya Tevrat'ı, Davud'a Zebur'u,
İsa'ya İncil'i indirdiği gibi. Kimisine de
egemenlik verilmiştir, Davud ve Süleyman gibi (selâm
üzerine olsun). Her birisine getirdikleri dinin Allah'ın hükmü
olması ve insanlara taşıdıkları bu dinin
vicdanlar ve emirler üzerinde Allah'ın otoritesine sahip
olması bakımından yetki verilmiştir.
Başka ayetlerde belirtildiği gibi yüce Allah,
peygamberleri yalnızca kendilerine itaat edilmesi,
kitabı da insanlar arasında adaletle hükmetmesi için
göndermiştir. Her birine hikmet ve peygamberlik
verilmiştir. Yüce Allah, dininin sorumluluğunu onlara
bırakmıştır. Dini insanlara götürecek, onu
insanların hayatına yerleştirecek, ona inanacak ve
koruyacaklardır. Bundan sonra Arap müşrikleri,
kitabı, hükmü ve peygamberliği inkâr ediyorlarsa,
Allah'ın dininin onlara ihtiyacı yoktur. Şu seçkin
toplulukla onlara inananlar, bu din için yeterlidir. Bu, ağacı
boy salmış köklü bir gerçektir. Bu halkaları
birbirine bağlı yol alan bir kafiledir. Birbirinin
ardınca tüm peygamberlerin insanlara taşıdıkları
tek mesajdır bu. Bu mesaja, doğru yola girmeyi hak
ettiklerini bilmesinden dolayı, yüce Allah'ın
doğru yola ilettiği kişiler inanmış ve
inanacaklardır. Bu açıklama mümin gönüllere ve sayıları
ne olursa olsun müslüman topluluğun vicdanlarına huzur
akıtmaktadır. Bu topluluk tek başına
değildir, dalından koparılmamıştır.
Bu topluluk, kökü sağlam, dalları gökleri kaplamış
bir ağacın dalı mahiyetindedir. Allah'a ve yol göstericiliğine
bağlanmış ulu kafilenin bir halkası
konumundadır. Yeryüzünün neresinde olursa olsun, hangi
soydan gelirse gelsin mümin kişi, son derece güçlü ve
oldukça büyüktür. Çünkü o, kökü insan fıtratının
ve insanlık tarihinin derinliklerine kadar uzanan sağlam
ve soylu ağacın bir parçasıdır. Eski çağlardan
beri, Allah'a ve O'nun yol göstericiliğine bağlı
olarak yol alan ulu kervanın bir parçasıdır.
İşte onlar Allah'ın doğru yola
ilettiği kimselerdir. Sen de onların yolunu izle ve de
ki; "Ben bu Kur'an'a karşılık sizden hiçbir
ücret istemiyorum, o bütün alemlere yönelik bir hatırlatmadan
başka bir şey değildir."
Bu da üçünçü açıklama... Buna göre, iman kafilesine
öncülük yapan şu seçkin topluluk, yüce Allah'ın
doğru yola ilettiği kimselerdir. Bu topluluğun
Allah'dan getirdiği hidayet, Peygamberimizin ve O'na
inananlar için bir örnek konumundadır. O halde uyulacak tek
yol göstericilik budur, sadece onun hükmüne başvurulur.
Ona çağrılır ve onunla müjde verilir. Çağrılacak
kimselere, "Sizden buna karşılık bir ücret
istemem..." "Bu, alemler için bir öğüttür"
diye iletilen mesajdır bu. Bu çağrı tüm alemlere
yapılmaktadır. Herhangi bir ulusa, ırka, uzağa
ya da yakına özgü kılınamaz. Çünkü bu, tüm
insanlığa öğüt vermek amacına yönelik yüce
Allah'ın yol göstericiliğidir. Bu nedenle onun
karşılığında bir ücretin alınması
söz konusu değildir. Bu işin ücreti Allah'a aittir.
Ardından ayetlerin akışı, nübüvvet ve
risaleti (peygamberlik ve elçilik) inkâr edenleri kınamakta,
onların, yüce Allah'ı gereği gibi
değerlendiremediklerini, O'nun hikmetini, rahmetini ve
adaletini tanıyamadıklarını belirterek devam
etmektedir. Ayrıca son peygamberliğin önceki
peygamberliklerin yolunu takip ettiğini, son olarak gelen
kitabın daha önce gelen kitapları
doğruladığını vurgulamaktadır. Bu açıklamalar
daha önce sunduğumuz kafilenin atmosferine uygun düşmekte
ve bir ahenk oluşturmaktadır.