60- Sizi geceleyin öldüren ve gündüzleyin neler yaptığını
bilen O'dur. Sonra O sizi gündüzleyin diriltir, belirli hayat
süreniz dolsun diye, sonra O'nun huzuruna döneceksiniz de O yapmış
olduklarınızı size haber verecektir.
Geçen ayette `gayb'ın ufuklarını,
boyutlarını ve derinliklerini çizen ve yüce Allah'ın
bilgisinin sonsuzluğuna ve
kapsayıcılığına işaret eden
kelimeler gibi birkaç kelime daha. Tüm insanlığın
hayatını Allah'ın yetkisine, bilgisine, gücü ve
idaresine bırakan birkaç kelime daha. Bu kelimeler, insanların
uyanıklıklarını, uykularını,
ölümlerini, dirilişlerini, toplanıp hesaba
çekilmelerini Allah'ın yetkisine vermektedir. Ancak
Kur'an'ın eşsiz ifade tarzının gözler önüne
getirdiği her tabloda, her sahnede ve her harekette
başvurduğu canlandırma, somutlaştırma,
duyguları uyarıp harekete geçirmeye ilişkin
olağanüstü yöntemine göre.
"Geceleyin sizi öldüren O'dur."...
O halde uyumaları bir tür ölümdür. Duyular hareketsiz
hale geldiğinden, his dünyası tamamen
durgunlaştığından, akıl sessizliğe büründüğünden
ve uyanıklık durumu -kesilip- uykuya dönüştüğünden
dolayı, uyku da bir çeşit ölümdür. Dış görünüşünü
ve etkilerini görmelerine rağmen insanların
hakkında ne söyleyeceklerini bilmedikleri bir sırdır.
İnsanı çepeçevre kuşatan gayb şekillerinden
biridir. işte insanlar, her türlü çabadan ve hareketten (hatta
uyanıklıktan bile) soyutlanıyorlar. İşte
onlar hayattan uzak, kopuk durumdadırlar. Her zaman
oldukları gibi, şimdi de Allah'ın kontrolü altındadırlar.
Onları yüce Allah'dan başka hiç kimse eksiksiz hayata
ve uyanıklığa geri getiremez. Şu insan
Allah'ın avucunda ne kadar da zayıftır.
"Gündüzleri ne yaptığınızı
bilir"...
Tutmak ya da bırakmak üzere hareket eden tüm uzuvlarının
kazandığı iyilik veya kötülük Allah katında
bilinmektedir. Tüm insanlar, gerek hareket halinde gerekse
hareketsizliklerinde hep gözetim altındadırlar.
Sabahleyin uyandıktan sonra uzuvlarının
kazandığı hiçbir şey Allah'ın
bilgisinden kaçmaz.
"Belirlenen süre dolsun diye gündüzleri sizi dirilten
O'dur"...
Yani yüce Allah'ın belirlediği ecelinizin
tamamlanması için düz vakti sizi uykunuzdan, hayattan
kopukluğunuzdan uyandırır. İnsanlar, yüce
Allah'ın takdir ettiği alan içerisinde hareket etmek
zorundadır. Bunun dışında kaçabilecekleri bir
yer, varabilecekleri bir son söz konusu değildir.
"...Sonra O'nun huzuruna döneceksiniz"...
İstirahatın bitiminden sonra yeniden gözetim altına
girmektir bu.
"Sonra ne yaptığınızı
bildirecektir"...
Bu, olup biten her şeyi kaydeden kütüğün gözler
önüne serilmesidir. Ve bu, en ince noktasına kadar adaletin
gerçekleşmesidir. Hiçbir şekilde verilen cezada zulüm
söz konusu olmayacaktır.
Birkaç cümleden oluşan bir tek ayet, bunca tablo ve
sahneyi, prensip ve gerçekleri, ilham ve gölgeleri içeren
şeridi işte böyle kapsamaktadır. Peki kim
yapabilir bunu? Şayet bu değilse, o halde nasıl
olur olağanüstü mucizeler? Ancak, yalanlayanlar bundan
habersizdirler. Peşinden korkunç bir azabın
geldiği maddi mucizeler isteyip duruyorlar.
ECEL
Uluhiyet gerçeğine ilişkin diğer bir temas...
Kulların üzerindeki kahredici güce, ihmal etmeyen sürekli
gözetime, öne ya da geriye alınması mümkün olmayan
yürürlükteki kadere, kaçıp kurtulma imkânı
bulunmayan kaçınılmaz sona ve içinde gevşeklik ya
da ihmale yer bulunmayan son hesaba ilişkin bir esinti
yer almaktadır.