O

En´am

O

   

161- De ki; "Rabbim beni doğru yola, insanların tüm ihtiyaçlarına cevap veren dine, Allah'ın birliğine inanan ve O'na ortak koşanlardan olmayan İbrahim'in inanç sistemine iletti. "

162- De ki; "benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm tüm varlıkların Rabbi olan Allah içindir. "

163- "O'nun ortağı yoktur. Bana böyle emredildi. Ben müslümanların ilkiyim. "

164- De ki; "Allah her şeyin Rabbi iken, ben O'ndan başka bir ilâh mı arayayım? Herkesin işlediği kötülüğün sorumluluğu kendisine aittir. Hiç kimse başkasının kötülüğünün sorumluluğunu taşımaz. Sonunda Rabbinize döneceksiniz. O size anlaşmazlığa düştüğünüz meselelerin içyüzünü bildirecektir.

165- Sizi yeryüzünde halife yapan ve verdiği nimetler hakkında sınavdan geçirmek için bazılarınızın derecesini diğer bazılarınızdan üstün kılan O dur. Hiç şüphesiz Rabbinin cezalandırması gecikmesizdir, aynı zamanda O, bağışlayıcı ve merhametlidir.

Surenin başlangıç kısmıyla parlak, üstün ve son derece ahenkli bir melodi oluşturan bu değerlendirmelerin tümü, kesilen hayvanlar, adaklar, meyveler, bu konularda cahiliyenin ileri sürdüğü hükümler ve Allah'a iftira ederek bunların O'nun hükmü olduğunu iddia etmeleri sorununa ilişkin açıklamanın da bir değerlendirmesi niteliğindedir. Şu halde bu değerlendirme hangi gerçeklere işaret etmektedir? Bu gerçeklere ilişkin geçmiş açıklamalara ek bir açıklamaya gerek yoktur

"De k:; Rabbim beni doğru yola, insanların tüm ihtiyaçlarına cevap veren dine, Allah'ın birliğine inanan ve O'na ortak koşanlardan olmayan İbrahim'in inanç sistemine iletti."

Bu duyuru, şükür duygusunu uyandırmakta, kesin güveni işaret etmekte ve pürüzsüz inancı dile getirmektedir. Sözlü kulluğun yapısında ve manevi anlamındaki pürüzsüzlük... Doğru yola iletici bağa güven... Yönlendiren, egemen olan ve gözeten Rabblık bağına... Hiçbir eğrilik ve zorluk bulunmayan dosdoğru yola iletilmenin karşılığı şükür... "İnsanların tüm ihtiyaçlarına cevap veren dine." Bu İbrahim'den bu yana sürüp gelen Allah'ın kalıcı dinidir. Şu müslüman ümmetin babası, kutlu, samimi ve Allah'a itaat eden İbrahim'in... "Allah'ın birliğine inanan ve O'na ortak koşanlardan olmayan İbrahim'in inanç sistemine..."

De ki; "Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm tüm varlıkların Rabbi olan Allah içindir."

"O'nun ortağı yoktur. Bana böyle emredildi. Ben müslümanların ilkiyim."

Bu, kalpteki her çarpıntıda, hayattaki her harekette, namazda, ibadette, hayatta, ölümde, kulluk davranışlarında, pratik hayatta, ölümde ve onun ötesinde eksiksiz bir şekilde Allah için her şeyden soyutlanmadır.

Bu, mutlak tevhitten ve eksiksiz kulluktan kaynaklanan bir tesbihtir. -Allah'ı eksikliklerden uzak saymadır? Namazı, ibadeti, dirimi ve ölümü birleştirip tek başına Allah'a özgü kılmadır. "Tüm varlıkların Rabbi olan Allah'a..." Alemlerin üzerinde eksiksiz otorite ve egemenlik sahibi, eğiten, yönlendiren ve hükmeden Allah'a... Tam bir teslimiyetle, gönülde ve hayatta Allah'dan başkasına kulluk eden bir şey bırakmadan..." Vicdanda ve realiteler dünyasında O'na kulluk yapmaktan başka bir şeye yer vermeden... "Bana böyle emredildi." Ben de duydum ve itaat ettim. Dolayısıyla "Ben müslümanların ilkiyim."

"De ki; Allah her şeyin Rabbi iken ben O'ndan başka bir Rabb mi arayacağım? Herkesin işlediği kötülüğün sorumluluğu kendisine aittir. Hiç kimse başkasını kötülüğünün sorumluluğunu taşımaz. Sonunda Rabbinize döneceksiniz. O size anlaşmazlığa düştüğünüz meselelerin içyüzünü bildirecektir."

Gökleri, yeri ve her ikisinde bulunan her şeyi içine alan, insanın bildiği bilmediği tüm yaratıkları kapsayan, gizli-açık olan ve meydana gelen her şeyi toplayan, şu dehşet verici evrende bulunan her şey üzerindeki Allah'ın kapsamlı Rabblığıyla her şeyi bürüyen, her şeyi inanç, ibadet ve şeriat açısından Allah'ın mutlak hakimiyetine boyun eğdiren bir ifadedir bu.

Sonra red amaçlı bir hayret ifadesi...

"Allah her şeyin Rabbi iken O'ndan başka bir Rabb mı arayacağım?"

Ben, niyetim ve yaptıklarımdan sorgulanacağım, itaat etmek ve karşı çıkmakla kazandığım şeylerden hesaba çekileceğim halde, Allah'dan başka hayatıma hükmeden, işlerimi düzenleyen, buna egemen olan, beni idare eden ve beni yönlendiren bir Rabb mı arayayım?

Bütün bu evren O'nun kontrolünde olduğu ben ve siz O'nun Rabblığı kapsamında olduğumuz halde Allah'dan başka bir Rabb mı arayayım?

Her kişi kendi günahının cezasını çekeceği, kimsenin günahının bir başkası tarafından yüklenilmeyeceği halde, Allah'dan başka bir Rabb mı arayayım?

"Herkesin işlediği kötülüğünün sorumluluğu kendine aittir. Hiç kimse baş kasının kötülüğünün sorumluluğunu taşımaz."

Hepiniz O'na döneceğiniz ve ayrılığa düştüğünüz şeylerden sizi hesaba çekeceği halde Allah'dan başka bir Rabb mı arayayım?

İnsanları yeryüzüne yerleştirdiği, şükür mu nankörlük mü ediyorlar diye sınamak için kimisini akıl, beden ve rızık bakımından üstün kıldığı halde Allah'dan başka bir Rabb mı arayayım?

Ortada bunca kanıt ve işaret bulunduğu, tümü de tanıklık ettiği ve hepsi yüce Allah'ın tek ve yegâne Rabb olduğunu gösterdiği halde bir başkasının yasasını yasa, buyruğunu buyruk, hükmünü hüküm edinmek suretiyle Allah'dan başka bir Rabb mı arayayım?

Bu engin ve son derece tatlı tevhidi arınmadır, her türlü şirk lekesinden uzak saymadır. Bu sözler arasında şu olağanüstü ve göz kamaştırıcı sahne belirlemektedir: Peygamberin -salât ve selâm üzerine olsun- kalbinde yer eden iman gerçeğine ilişkin sahne... Bu öyle bir sahnedir ki, olağan üstünlüğünü, göz kamaştırıcılığını Kur'an'ın eşsiz ifade tarzından başkası dile getiremez.

Hakimiyet ve şeriat sorununu hedefleyen bölümde yer alan bu son mesaj surede yer alan akide ve iman sorununu ele alan iki mesajlarla tam bir uyum arzetmektedir. Yüce Allah'ın şu sözleri buna güzel bir örnek oluşturmaktadır.

- De ki; "Allah'dan başkasını mı dost edineyim ki, O göklerin ve yerin yoktan var edicisidir yedirir, fakat yedireni yoktur." De ki; "Müslümanların ilki olmam emredildi, bana `sakın Allah'a ortak koşanlardan olma' denildi." (En'am Suresi: 14)

Surede buna benzer ayetler çoktur.

Hem surenin başında, hem de sonunda sık sık tekrarlanan bu ayetlere ilişkin tekrar tekrar söylediklerimizi yineleme ihtiyacını duymuyoruz. Bu, sadece bir gerçeğin değişik görünümlerinden ibarettir. Bu gerçek, bir keresinde vicdandaki inanç şeklinde belirmiş, bir keresinde de hayat sistemi olarak belirmiştir. Aslında her ikisi de bu dinin anlayışında tek bir gerçeği ifade etmektedir.

Ancak biz, şu anda -surenin akışı sona erdiği bir sırada- daha önce geçen yedinci cüz ve şu anda incelediğim cüzle birlikte surenin bütününde göze çarpan uzaklara, uzak olanlara, dipsiz derinliklere yöneldiğimizde olağanüstü, dehşet verici bir şey olduğunu fark ediyoruz. Surenin hacmine bakıyoruz, şu kadar sayfa, şu kadar ayet, şu kadar ibare... Şayet bu, insan sözü olsaydı, bunun gibi sınırlı bir alanda bunca gerçeğin, sahnenin, mesajın, onda birini dahi ifade edemezdi. Bütün bu söylediklerimize, bu gerçeklerin ve onları dile getiren ifadelerin ulaştığı olağanüstü düzeyi de katmak gerekir.

Dikkat edin, sure boyunca, büyük varlık gerçekleriyle birlikte katettiğimiz boyutları dehşet verici, derinliği dipsiz ve sonsuz uzunlukta bir yolculuktur bu. "İslâm düşüncesinin esaslarını kavramak için bu yolculuk yeterlidir.

Tüm parlaklığı, göz kamaştırıcılığı, üstünlüğü ve güzelliğiyle ilâhlık gerçeği...

Evren ve hayat gerçeği, her ikisinin ötesinde gizli gayb, bilinmez kader ve dilediği gibi silip süpüren yerinde bırakan, var eden, yok eden, dirilten, öldüren, evreni, canlıları ve insanları hareket ettiren yüce irade gerçeği...

Dipsizliği, derinliği, gedikleri ve dönemeçleri, açığı ve gizlisi, ihtirasları ve arzuları, doğruluğu ve sapıklığı, insanlardan ve cinlerden şeytanların telkin ettiği vesveseleri, hidayet ya da sapıklığa götüren adımlarıyla insan ruhu...

Kıyamet sahneleri, mahşer gününde karşılaşılacak durumları, sıkıntı ve darlık anları, ümit ve müjde anları, insanın yeryüzündeki tarihinden kesitler, evren ve hayatın tarihinden bölümler...

Şu dar imkânlar içinde özetleyemediğimiz birçok alanda yoğunlaşan gerçekler, etkileyici mesajlar... Zaten bunları, o eşsiz oluşu ve olağanüstü sunuş yöntemiyle ancak surenin kendisi ifade edebilir...

Hiç kuşku yok ki, bu kitap, kutsal bir kitaptır. Ve yine kuşku yok ki, bu da onun bereketlerinden biridir... Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun

 

 

O

 

O