Bu gayet açık ve kesin bir tehdittir. Mucize gelir de
yalanlayanlar inanmazlarsa, hemen ardından azabın
gelmesi yüce Allah'ın daha önce belirlenmiş bir
kanunudur. Ulu Allah diyor ki; şayet istedikleri bazı
mucizeler gerçekleşecek olursa bunların devamı da
gelecektir. Çünkü Allah'ın bazı ayetlerinin gerçekleştiği
gün her şeyin sonu olacaktır. Daha önce inanmamış
ve imanı doğrultusunda iyi işler yapmamış
birinin o gün inanması kendisine hiçbir yarar sağlamayacaktır.
Çünkü İslâm ölçüsüne göre iyi işler yapmak,
imanın belirtisi ve O'nun tercümanı niteliğindedir.
"Rabbinin bazı mucizelerinin geldiği gün"den
kastedilenin, kendisinden sonra inanmanın ve iyi işler
yapmanın hiçbir yarar sağlamadığı
kıyamet şartları ve belirtileri olduğuna
ilişkin değişik rivayetler vardır. Buradan
hareketle de birtakım şartları sıralarlar.
Ancak ayetin yorumu, şu ilk hayatta yürürlükte olan kanuna
yöneliktir. Nitekim buna benzer bir ifade surenin başlarında
yer almıştı:
"Muhammed'e bir melek indirilmeli değil miydi?
dediler. Eğer melek indirseydik, işleri bitirilir,
kendilerine hiç mühlet tanınmazdı." (En'am Suresi:
8)
Surenin akışının, iman ve itikad konusu ele
alınırken başvurduğu ifadenin
aynısını şeriat ve hakimiyet konusunu ele
alırken tekrarladığı
anlaşılmaktadır. Bu, aynı gerçeği
vurgulamak amacıyla başvurulmuş bir ifade
tarzıdır. Şu halde, Allah'ın yürürlükteki
kanununu belirtmek şeklinde, surenin sonunda gelen bir ayeti
surenin başında yer alan benzer bir ayetle
yorumlamamız daha uygun olacaktır. Konuyu bilinmeyen
gayb dünyasına havale etmeye kalkışmaktansa,
ayetin yorumu için böylesi daha iyidir.
Bundan sonra ayetlerin akışı Peygamberimizi,
dini, şeriatı, hayat metodu ve yolu bakımından
-aralarında müşrik Arap milleti de olmak üzere-
yeryüzündeki tüm milletlerden, bütün insanlardan ve
gruplardan ayırmak için O'na -salât ve selâm üzerine
olsun- yönelmektedir.