Şirk ve putperestlik sapıklığından,
helâl ve haram kılma yetkisini erkeklere bırakmaktan
kaynaklanan düşünce ve uygulama kuruntularının içinde
bocalıyorlardı. Bununla beraber erkeklerin koyduğu
bu hükümlerin Allah'ın hükmü olduğunu ileri sürüyorlardı.
Bu asılsız kuruntular içinde yüzüyor ve bazı
hayvanların karnındaki yavrular için -belki de bunlar
Bahire, Saibe ve Vesile dedikleri hayvanlardır- bunlar
doğdukları zaman erkeklere özgüdürler, kadınlara
haramdırlar derlerdi. Ancak yavru ölü doğacak olursa `kadın,
erkek ortakdır' derlerdi. İşte böyle, hiçbir
sebep, hiçbir kanıt, hiçbir neden olmaksızın...
Sadece birtakım kuruntulara bulaşmış,
karmaşık bir din edindikleri erkeklerin keyfi
arzuları...
Kur'an'ın akışında bu hükümleri koyanlara,
Allah'a iftira ederek bu hükümleri Allah koymuştur
diyenlere yönelik tehdit dolu bir değerlendirme yer
alıyor:
"Allah bu yakıştırmalarının
cezasını verecektir."
"Hiç kuşkusuz O hikmet sahibidir ve her şeyi
bilir."
Durumların içerdiği gerçekleri bilir ve bir hikmete
göre uygulamada bulunur, cahil müşriklerinki gibi
değil.
İnsan hayret ediyor, Kur'an'ın
akışıyla birlikte yaşanan bu
sapıklıkları, bunların taraftarlarına yüklediği
ağırlıkları, tahribat ve fedakârlıkları
gördükçe... Allah'ın şeriatından ve O'nun hayat
sisteminden sapmanın doğurduğu ve doğru yoldan
sapanlara yüklediği yükümlülüklere, sapıkların
uyduğu hurafe, anlaşılmaz duygular ve
kuruntuların ağırlığına, toplum ve
vicdanda yer eden bozuk inancın insanlara vurduğu
kayıtlara baktıkça dehşete düşüyor. Evet
insan, sapık inancın hayatı bir bunalım, bir
sıkıntı ortamına dönüştürmesinin
sadece keyfi arzulara, çeşitli kuruntulara ve körü
körüne uyulan geleneklere göre hareket eder duruma getirmesinin
yanında ciğerlerinin köküne kadar insanlara ağır
yükümlülükler yüklemesi karşısında hayrete düşüyor.
Oysa karşılarında son derece sade ve açık
tevhid inancı duruyor. Bu inanç, insan vicdanı,
asılsız kuruntulardan ve efsanelerden kurtarır.
İnsan aklını kör taklitçiliğin
tutsağı olmaktan, insan topluluklarını
cahiliye düzeni ve yükümlülüklerden, insanı -gerek
koydukları kanunlar noktasında, gerekse belirledikleri
değer yargıları ve ölçüler noktasında-
kullara kul olmaktan kurtarır. Tüm bunların yerine son
derece açık, anlaşılır ve
sınırları belirlenmiş bir inanç, net, kolay
ve huzur verici bir düşünce, varlık bütünü ve hayat
gerçekleri konusunda eksiksiz ve derin bir bakış açısı,
kullara kul olmaktan kurtuluşu, tek başına Allah'a
kul olma makamına yükselişi yerleştirir. Adı
geçen bu makamın doruklarına sadece peygamberler -selâm
üzerlerine olsun- ulaşır.
Dikkat edin, insanlık Allah'ın doğru yolundan
saptığı, kokuşmuş cahiliye
bataklığına daldığı ve kendileri de
birer kul olan sahte Rabblerin
aşağılayıcı kulluğuna döndüğü
zaman, ahiretten önce daha bu dünyadayken büyük bir felâket,
dayanılmaz bir yıkını yaşayacaktır.