O |
En´am
|
O |
|
138- "Onlar saçma inançları uyarınca `Bu
hayvanlar ve ekinler dokunulmazdır. Bizim istediklerimizden
başka hiç kimse onları yiyemez, bunlar da
sırtlarına yük vurulması ve binilmesi yasak
hayvanlardır', dediler. Bazı hayvanları keserken de
Allah'ın adını anmazlar, bunu yaparken `Allah'ın
emri böyledir, diye O'na iftira ederler. Allah onları
yaptıkları bu iftiralardan ötürü cezalandıracaktır.
"
Ebu Ca'fer b. Cerir et-Taberi şöyle der: Bu, yüce Allah'ın
şu müşrik cahillerin durumuna ilişkin verdiği
bir haberdir. Onlar, kendi kendilerine ve bu konuda Allah
tarafından kendilerine verilmiş bir izin söz konusu
olmaksızın haramlar ve helaller belirliyorlardı."
Yasaklamak, haram kılmaktır. Allah'ın
otoritesine tecavüz eden, buna rağmen koydukları
kanunların Allah'ın şeriatı olduğunu
iddia eden bu adamlar, bazı ekinleri ve hayvanları
kastederek bunları -daha önce açıkladığımız
gibi- ortak koştukları tanrılarına
ayırarak şöyle derlerdi: "Şu hayvanların
ve meyvelerin yenmesi yasaktır. -Asılsız
iddialarına göre- Allah'ın dilediğinden
başkası bunları yiyemez." Tabii bu konudaki hükümleri
belirleyenler, kâhinler, tapınak bekçileri ve kabile başkanlarıydı.
Bazı hayvanları kastedip (bu hayvanlar Maide suresinde
belirtilen hayvanlardır denilmişti. `Allah Bahire,
Saibe, Vesile ve Hami diye bir şey koymamıştır)
(Maide Suresi: 103) Bunlara binilmesini haram kabul ederlerdi.
Nitekim bazı hayvanları da belirleyip "Bunlara
binerken, sağarken ve keserken Allah'ın adı
anılmaz" derlerdi. Ortak koştukları
tanrılarının adlarını anıp onlara
ayırırlardı. Kuşkusuz tüm bunlar "Allah'a
iftira etmektir."
Ebu Ca'fer b. Cerir şöyle der: Yüce Allah'ın "Allah'a
iftira ediyorlar" ("Allah'a
İftira Ediyorlar" ifadesi daha önceki bir ayette geçmişti.
Bu ayette "Ona iftira ederler" şeklinde bir ifade
geçmektedir.) sözüne gelince; burada yüce Allah şöyle
diyor: Bu müşrikler yaptıkları şeylerle,
belirledikleri haramlarla ve söyledikleri sözlerle Allah adına
yalan söyleyip, batılı ona mal ediyorlardı.
Çünkü onlar, yüce Allah'ın kitabında belirttiği
gibi, bunu haram kılan Allah'dır" diyerek bu
konudaki yasakları belirliyorlardı. Yüce Allah bu
iddialarını reddedip onları
yalanlamıştır. Peygamberine -salât ve selâm
üzerine olsun- ve müminlere onların iddialarının
yalan olduğunu haber vermiştir.
Burada cahiliye toplumlarının büyük çoğunluğunda
yinelenen cahili yöntemler böylece gözümüzün önünde
belirmektedirler. Bu durum bazı insanların
varlığın maddeden oluştuğu
iddiasını ileri sürmelerinden, bazısının
Allah'ın varlığını tümden inkâr etmeye
yeltenmesinden, din yalnızca bir "inanç" işidir,
hayata hükmeden toplumsal, ekonomik veya siyasal bir düzen değildir"
gibi sözler söylemeden öncesi için geçerliydi.
Kuşkusuz, yeryüzünde hakimiyetin Allah'a ait olmayıp
insanlara ait olduğu bir sistem meydana getiren sonra da dine
saygılı olduğunu ileri süren ve cahili sistemin
dinden kaynaklandığını iddia eden cahiliyenin
her zaman böyle yöntemlere başvurduğunu iyice
kavramamız gerekmektedir. Bu yöntemin, başvurulan yöntemler
arasında en iğrenç ve en kurnazcası olduğunu
bilmemiz zorunludur. Sözde kahramanların eliyle gerçekleşen,
bir zamanlar İslâm'ın egemen olduğu bazı
ülkelerdeki deneyimlerin başarısızlığı
ortaya çıktıktan sonra evrensel haçlı ve
siyonistler, bir zamanlar Allah'ın Kitabıyla yönetilen
bölgenin geri kalan ülkelerinde bu yönteme başvurmuşlardır.
Kuşkusuz bu deneyim yeryüzünde İslâm toplumunun
belirtisi konumundaki diğer birtakım kurumlar gibi
halifeliğin kaldırılmasında onlar için son
derece önemli bir görev başarmıştır. Ancak
bu deneyim lâiklik açısından bölgenin geri kalanına
etkin bir örnek oluşturamamıştır. Çünkü
dinden tamamen kopmuş, görünümüyle ruhlarının
derinliklerinde karmaşık dinsel duygular
taşıyan kimselere büsbütün yabancı
gelmiştir. Bu yüzden evrensel haçlılar ve siyonistler,
aynı hedefe yönelik diğer deneyimlerinde
dinsizliği bayraklaştırmak gibi bir hatayı
işlememeye özen göstermişlerdir. Bu deneyimlerinin
üzerine dinsel perdeler germiş, bu niteliklere ek olarak
dinsel araçlara başvurmuşlardır. Gerek
propagandalarla gerekse -Bunun dışındakiler
sağlamdır- düşüncesine hizmet edecek tarzda sıradan
yanlışlıkların bertaraf edilmesi çalışmaları
teşvik edilmiştir. İşte bu, insanlardan ve
cinlerden şeytanların bu dine karşı
hazırladıkları komploların en iğrencidir.
Bununla beraber, tüm ağırlıklarıyla bütün
dayanışma ve birleşmeleriyle tüm deneyim ve bilgi
birikimleriyle bu dönemde etkin olan Haçlılar'ın ve
siyonistlerin güdümündeki iletişim araçları Türkiye
deneyiminde işlenen hatayı örtme çabası içine
girmiş, böylece bu deneyimin İslâmi diriliş
hareketi olduğunu iddia etmiş, dolayısıyla
onun kendi kendini lâik ilân etmesini, dini bir kenara atıp,
hayattan tamamıyla kopardığını doğru
kabul etmemizin gerektiğini ileri sürmüşlerdir.
Oryantalistler -ki bunlar Haçlı ve siyonist emperyalizmin
fikir ajanlarıdır Türkiye'deki girişimleri
dinsizlik töhmetinden kurtarmak için büyük çabalar
sarfediyorlar. Çünkü bu deneyimin dinsizliğinin ortaya çıkması
sınırlı bir işlev görecektir. Gerçi bu girişimler
yeryüzündeki İslâm toplumunun en son işaretini
ortadan kaldırmıştır. Ancak bunun
dışında başka bir başarı
kazanamamıştır. Oysa bölgede daha başka
deneyimlerin başarması gereken işler vardır.
Cahili rejim ve görünümlerle dini kavramları ve dini
koruma duygularını saptırmak, din adına dini
değiştirmek, aynı şekilde din adına ahlâkı
ve fıtratın temel dayanaklarını bozmak, içinde
dini duygu bulunan her bölgede görevini yerine getirmesi için
cahiliyeye İslâm kisvesini giydirmek, bu halkları
yularlarından tutup Haçlı ve siyonistlerin
kucağına atmak, bu üç yüz senedir İslâm'a
komplolar kurup saldırılarda bulunan Haçlı ve
siyonistlerin yapamadığını gerçekleştirmek
gibi...
"Allah onları yaptıkları bu iftiralardan
dolayı cezalandıracaktır."
|
|
O |
|
O |
|