O

En´am

O

   

104- Hiç kuşkusuz size Rabbinizden birçok uyarıcı kanıtlar, açık belgeler geldi. Kim bunları görürse, kendi lehine ve kim bunlara karşı göz yumarsa kendi aleyhine davranmış olur. Ben sizin başınızda korucu, bekçi değilim.

Şu Allah katından gelen ayetler... birer kanıttırlar... Kanıtlar doğru yolu gösterirler, insanı doğruya yöneltirler. Bu da aynen öyle... kanıttır... Doğru yolu göstermektedir. Kim görürse bu onun yararına olacaktır. Doğruluk ve aydınlık bulacaktır. Bunun da ötesinde körlükten başka bir şey yoktur. Bunca ayet ve kanıttan sonra, duyu organları iş görmez hale gelmiş, bilinci kapalı, vicdanı körelmiş kör kimseden başkası sapıklık üzere kalmakta ısrar etmez.

Hz. Peygamber (selâm üzerine olsun) böylelerinin işinden uzak olduğunu, onlardan sorumlu olmadığını duyurması için direktif verilmektedir.

"Ben sizin bekçiniz değilim."

Geçen ayette yer alan yüce Allah'ın sıfatına ilişkin şu ifade ile, "Gözler onu görmez. O bütün gözleri görür. O lâtiftir, haberdardır." Ardından gelen, "Rabbinizden size açık kanıtlar geldi. Kim görürse kendi lehine, kim körlük ederse kendi aleyhine davranmış olur" sözü arasındaki atmosfer, gölge ve ifade ahengi gözümüzden kaçmıyor. İfadede, "görülen kanıtlar", "gözler", "gören" ve "kör" kelimelerinin kullanılması da akışa müzikal bir aheng kazandırmaktadır.

ÇEŞİTLİ DELİLLER

Bundan sonra surenin akışı, Hz. Peygambere (selâm üzerine olsun) yönelmekte ve ona evrende yer alan kanıtların bu kadar üstün bir düzeyde açıklanmasından söz etmektedir. Oysa bu düzey hiç de peygamberin ve içinde yaşadığı toplumun okur-yazar olmayışıyla bağdaşmamaktadır. Evrende yer alan bu kanıtların böylesine yüksek bir düzeyde ele alınması -sezme yetenekleri açık olanlar için- bu açıklamanın ilahî bir kaynaktan geldiğini göstermektedir. Buna rağmen müşrikler bu kanıtlarla ikna olmak istemezler. Bu yüzden; "inanç ve evrene ilişkin bu konuları Muhammed (selâm üzerine olsun) kitap ehli birinden öğrenmiştir" derlerdi. Ancak Muhammed (selâm üzerine olsun)'in söz konusu ettiği bu yüksek düzeyli açıklamaların, kitap ehli tarafından da bilinmediğini bilmiyorlardı. İnsanoğlunun şimdiye kadar bildiği ve bundan sonra bileceği tüm bilgilere rağmen, bütün yeryüzü, bu erişilmez düzeye hiçbir şekilde ulaşamamıştır, ulaşamayacak da. Bu yüzden Hz. Peygamber'e (salât ve selâm üzerine olsun) kendisine vahyedilene uy ve müşriklerden yüz çevirme direktifi verilmektedir.

 

 

O

 

O