O |
Duhän
|
O |
|
38- Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları
eğlenmek için yaratmadık!
39- Onları sadece halk ilkesine dayalı olarak
yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
40- Hüküm günü, hepsinin buluşacağı gündür.
41- O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz,
yardım da görmezler.
42- Yalnız Allah'ın merhamet ettiği bunun
dışındadır. Şüphesiz Allah, üstündür,
esirgeyendir.
Burada çok latif psikolojik amaçlı bir uyarı yöneltiliyor.
Göklerin, yerin ve ikisinin arasındaki
canlı-cansız varlıkların
yaratılışı ile ölümden sonra diriliş ve
mahşer gününde toplanma meselesi arasında çok ince
hesaplanmış bir münasebet vardır. Ne var ki
insanın öz yaratılışı (fıtratı)
burada olduğu gibi dikkatle yöneldiği zaman bu münasebeti
çok kolay kavrar.
Göklerin ve yerin yaratılışındaki
inceliği, hikmeti, gözle görülür amacı, bilinçli
olarak gözönünde bulundurulmuş ahengi... Herşeyin,
yaratılış amacının gerçekleşmesi ve
çevresindeki varlıklarla ahenk oluşturması için,
fazla ya da eksik, olmamak üzere bir ölçüye göre yaratılması...
Tüm varlıkların yaratılış planında
ve biçiminde belirgin bir amacın gözetilmesi... Ne yönden
bakılırsa bakılsın içindeki latif ve ince
planlanmış yaratıklarla birlikte akıllara
durgunluk veren varlıklar aleminin ince hesaplanmış
planının tesadüf ve boşuna
yaratılmış olmaya yer vermemesi...
Evet, bir insan bütün bunları düşündüğü
zaman, bu yaratılışın bir amacı
olduğunu, boşuna olmadığını, hak
ilkesine dayalı olarak gerçekleştiğini ve asla
batıla yer vermediğini anlar. Ayrıca bu
yaratılışın henüz gelmemiş bir sonunun
olduğunu, bununsa şu gezegen üzerindeki kısa
yolculuğun sonundaki ölümle gerçekleşmediğini,
hayatın ve varlıklar aleminin binasına
dayanaklık eden planın kesin mantığı açısından
ahiret ve mahşer günü hesaplaşmanın kaçınılmazlığını
anlar. Çünkü şu dünya hayatındaki iyiliğini,
yapıcılığın ve bozgunculuğun
doğal sonucu ancak bu şekilde gerçekleşir.
İnsanoğlu aynı anda hem yapıcılık
hem de bozgunculuk niteliklerini özünde barındırır,
ikisinden birini seçme gücüne ve iradesine sahiptir. Yolculuğunun
sonunda bu seçiminin karşılıyı görür.
İnsanın bu şekilde iki boyutlu bir varlık
olarak yaratılması ve yüce Allah'ın eylemlerinde
boşunalığa yer olmaması, insan
varoluşunun belli bir akıbetinin olmasın
gerektiriyor ve yeryüzündeki yolculuğundan sonra
insanın bu akıbete ulaşmasını zorunlu
kılıyor. İşte ahiret meselesinin özü,
gerekçesi budur. Bu yüzden, göklerin ve yerin yaratılışındaki
hikmete ve hedefe dikkat edilmesine ilişkin direktiften sonra
şu ifadelere yer veriliyor:
"Hüküm günü, hepsinin buluşacağı gündür."
"O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz,
yardım da görmezler."
"Yalnız Allah'ın merhamet ettiği bunun
dışındadır, şüphesiz Allah üstündür,
esirgeyendir."
Bunlar önceki ifadelerle bütünüyle bağlantılı
olarak yeralan son derece doğal açıklamalardır.
Çünkü ilahi hikmet insanların birbirinden
ayrılacağı, hidayèt ve sapıklık
arasındaki çelişkinin sonuca bağlanacağı,
iyiliğin saygı görüp kötülüğün aşağılanacağı,
insanların yeryüzündeki tüm dayanaklarından,
akrabalık ve bağlılıklarından
soyutlanacakları bir günün olmasını gerektiriyor.
O gün insanlar tıpkı onları ilk kez
yarattığı gibi Rabblerine tek başlarına dönecekler.
Kendi elleri ile yaptıklarının
karşılığını alacaklar. Kimseden
yardım görmeyecekler ve kimse onlara acımayacak. Ancak
her şeyden üstün, herşeye gücü yeten, kullarına
acıyan, şefkat gösteren Rabblerinin rahmetinin kapsamına
alınanlar hariç. Onlar, çalışmak, amel etmek
üzere onun elinden çıkmış,
yaptıklarının
karşılığını almak üzere de tekrar
onun eline dönmüşlerdir. Onların çıkışları
ile dönüşleri arasındaki süre amel için tanınan
bir fırsattır, bir sınav alanıdır.
İşte, evrenin planında, göklerin, yerin ve
ikisi arasındaki canlı-cansız varlıkların
hak ilkesine dayalı olarak yaratılışında,
varlık aleminde yeralan herşeyde açıkça görülen
taktirde, kendini anlatan hedefte gözlemlenebilen ilahi hikmet
bunu gerektiriyor.
CEHENNEM YİYECEĞİ ZAKKUM VE CENNET
Bu prensibin vurgulanmasından sonra surenin
akışı onlara, her meselenin çözüme bağlandığı
kıyamet günü sahnelerinden birini sunuyor.
İsyancıların ve itaatkârların
karşılaştıkları azabı ve nimeti
tasvir ediyor. Bu, surenin konusu ile
sert atmosferi ile uyuşan son derece sert bir sahnedir:
|
|
O |
|
O |
|