Müşrik Araplar diyorlardı ki: Bir defa öleceğiz
ve bunun ötesi yoktur. Ölümden sonra dirilmek, mahşer gününde
toplanmak yoktur. Buna söz verilen dirilme ve mahşerde
toplanma va'dini geride bırakan anlamında "ilk"
ölüm diyorlardı. İlk ölümden sonra herşeyin
bittiğine delil olarak, ölüp giden atalarından hiç
kimsenin geri dönmemiş olmasını, hiç kimsenin
tekrar dirilmemiş olmasını ileri sürüyorlardı.
Şayet ölümden sonra dirilmek gerçekse, doğruysa, o
zaman ölen atalarımız gelsin diyorlardı.
Onlar bu istekte bulunurken ölümden sonra dirilişin,
mahşerde toplanmanın hikmetinden habersizdirler. Bunun
insan varoluşunun halkalarından biri olduğunu;
özel bir hikmete göre belli bir hedefe yönelik olduğunu
bilmiyorlardı. Belirlenen hedef; varoluşun ilk
halkasında yapılanların gerekli
karşılığı görmeleridir. Allah'ın
buyruklarına isteyerek boyun eğenlerin, dünya hayatında
attıkları doğru adımların
karşılığı olarak onur verici bir
akıbete ulaşmalarıdır. Allah'ın
buyruklarına karşı çıkanların
kokuşmuş bir bataklığa benzer
hayatlarında attıkları çarpık ve
yanlış adımların
karşılığı olarak onur
kırıcı, aşağılayıcı bir
akıbete ulaşmalarıdır. İşte bu ilahi
hikmet, insan varoluşunun yeryüzündeki aşamasının
bütünüyle sona ermesinden sonra yeniden dirilişi ve
mahşer gününde toplanmayı kaçınılmaz
kılıyor. Ölümden sonra dirilişin bir ferdin, ya
da topluluğun diriliş ve mahşeri onaylamaları
için istedikleri zaman gerçekleşen bir oyuncak
olmasını önlüyor. Oysa insanlar bu meseleye ilişkin
gayba tanıklık etmedikleri sürece imanları
tamamlanmaz. Gaybın kapsamındaki bu meseleyi
peygamberler bildirmişlerdir; hayatın tabiatına ve
yüce Allah'ın yaratılışa esas
kıldığı hikmetin özüne ilişkin plan
bunun gerçekleşmesini zorunlu kılıyor.
Hayatın akışını yönlendiren planı
gereği gibi düşünmek, ahirete inanmak, ölümden sonra
dirilişi doğrulamak için yeterlidir.
Surenin akışı onları evrenin özüne yerleştirilen
bu planla yüzyüze getirmeden önce Tubba kavminin kökünün
kurutulmasına ilişkin sert ifadeli bir mesajla
kalplerini uyarıyor. Tubbalılar Arap
yarımadasında hüküm süren bazı Himyer
krallarının soydaşlarıdır. Burada
işaret edilen kıssayı dinleyiciler iyi bilmeliler
ki, kalplerini sert bir ifadeyle uyarmak, benzeri bir
akıbetten sakındırmak amacı ile
hızlı tempolu bir işaretle yetiniliyor:
"Peki onlar mı hayırlı, yoksa Tubba kavmi
ve onlardan önce gelen kavimler mi? Suç işledikleri için
biz onların hepsini helak ettik."
Bu, uyarma amaçlı hatırlatmanın ve bu
hatırlatmanın düşündürdüğü dehşetin
neden olduğu ürpermenin etkisi geçmeden surenin akışı
göklerin ve yerin yaratılışında gözönünde
bulundurulan plana, uçsuz bucaksız evrenin kendi içinde
ahenkli oluşuna, bu ahengin ötesinden görülen hedefe, doğruluğa
ve ince düzenlemeye dikkatlerini çekiyor: