Bu, Allah'ın günlerinin geleceğini ummayanlara
karşı müminlerin hoşgörülü olmalarını
öngören saygın bir direktiftir. Bu hoşgörü bağışlamanın,
affetmenin gereğidir. Güçlülükten, üstünlükten
kaynaklanır bu hoşgörü. Büyüklüğün, erdemliliğin
sonucudur bu hoşgörü. Gerçekten de Allah'ın günlerini
ummayanlar şefkate muhtaç zavallılardır. Bu
zavallılıkları kimi zaman insana güç, zenginlik,
rahmet ve cömertlik duygularını bahşeden
coşkun kaynaktan; Allah a iman kaynağından, Allah'a
güven duygusundan, onun himayesine girip korunmaktan, sıkıntı
ve felaket anlarında ona sığınma duygusundan
yoksun oluşlarından kaynaklanıyor. Aynı
şekilde, evrensel yasaların planı ile ve
bunların arka planındaki güç ve zenginlik kaynakları
ile bağlantılı olan gerçeği bilmeyişleri
de zavallılıklarının bir diğer nedenidir.
İman hazine ve servetine sahip bulunan, imanın
verdiği merhamet ve coşku duygularıyla beslenen müminler,
şu zavallı yoksulların
taşkınlıklarını ve
ahmaklıklarını bağışlayacak kadar
alicenaptırlar, büyüktürler.
Bu, meselenin bir yanı. Öte yandan bu müminler
meseleyi bütünüyle Allah'a bırakmalıdırlar. Yüce
Allah iyilik yapanın iyiliğinin ve kötülük yapanın
kötülüğünün karşılığını
verir. Bunun yanısıra müminlerin kötülükleri bağışlamalarını
da onların iyiliklerinin hesabına kaydeder. Doğru
olarak bu hoşgörü bozgunculuğun her tarafı
kaplamadığı, Allah'ın
sınırlarını ve yasaklarını çiğnemediği
durumlar için sözkonusudur.
"Allah her milletin yaptıklarının
karşılığını verecektir."
Bunun üzerine, sorumluluğun bireyselliğine, herkesin
yaptıklarına verilecek
karşılığın adilce belirleneceğine,
en sonunda sadece Allah'a dönüleceğine ilişkin bir
değerlendirme yapılıyor:
"Kim iyi bir iş yaparsa faydası kendisinedir ve
kim kötülük yaparsa zararı kendisinedir. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz:
'
Bununla müminin göğsü genişliyor, bilinç düzeyi
yükseliyor; zayıflık göstermeden, kesinlikle sıkılmadan,
gerçekleri göremeyen, ne yaptıklarının
farkında olmayan zavallıların
taşkınlıklarından, ahmaklıklarından
kaynaklanan bireysel kötülüklere katlanıyor. Çünkü
mümin daha büyüktür, daha geniştir ve daha güçlüdür.
Mümin nurdan yoksun olanlar için yol göstericilik meşalesini
taşıyor. Kaynaktan yoksun olanlar için şifa
iksirini taşıyor. Mümin kendi yaptıklarının
karşılığını görecektir. Kötülük
işleyenin sorumluluğunu hiçbir şekilde yüklenmeyecektir.
Her iş sonuçta Allah'a gelecektir. Dönüş O'nadır.
O'nun katına varılacaktır.
Bundan sonra surenin akışı, insanlığa
yol göstericilik yapacak mümin önderlikten sözediyor. Bu
önderliğin son olarak islam mesajında
toplandığını vurguluyor. Bunun
yanısıra İsrailoğullarına Allah
katından kitap, egemenlik ve peygamberlik verildikten sonra,
kitapları etrafında görüş
ayrılığına düştüklerine işaret
ediyor. Ve en sonunda önderlik ve egemenlik sancağının
son çağrının sahibine devredildiğine
değiniyor. Kur'an ayetleri bu gerçeğe işaret
ederken, henüz davetin sahibi Mekke'de bulunuyordu. İslam
mesajı sıkı takibe alınmış,
çepeçevre kuşatılmıştı. Ne var ki islam
daha doğarken bu karaktere sahipti. Doğuşundan
itibaren bu misyonu taşıyordu: