Surenin tanıtım bölümünde de değindiğimiz
gibi bu a etler, Mekke'de müşriklerin bu çağrıya
karşı takındıkları tavrın bir yönünü,
çarpık ve eğri inançlarına
bağlılıkta ısrar etmelerini, açık ve
anlaşılır gerçeği ifade eden sözleri
dinlemeye tenezzül etmeyişlerini, sanki zihinlerini
zorlamamış gibi gerçeğe karşı büyüklük
taslayışlarını, Allah'a ve O'nun sözlerine
karşı edepsiz bir tavır
takınmalarını... Bunun yanısıra
Kur'an-ı Kerim'in bütün bunları
aşağılayıcı, kınayıcı,
tehdit ve azar içeren ifadelerle, onur kırıcı,
korkunç ve acıklı bir azapla
karşılamasını tasvir ediyor.
"Her yalancı, günah yüklü kimsenin vay haline."
`Vay haline' demek yok olsun demektir. Ayette geçen "effak"
ise, yalan söylemeyi alışkanlık haline getiren
kaşarlanmış yalancı demektir. "Esim"
de; fazlasıyla günahla içli dışlı olan günahkâr
demektir. Tehdit bu niteliklerinin tümünü kapsıyor. Bu,
caydırıcı, karşı konulmaz, yokeden,
kırıp geçiren güce sahip olan yüce Allah'tan gelen
bir tehdittir. Onun va'di de, tehdidi de, uyarısı da
doğrudur. Bu yüzden tehdit korkutucudur, dehşet
vericidir, ürkütücüdür.
Bu, kaşarlanmış yalancı günahkârın
yalanının ve günahının belirtisi;
batılda ısrar etmesi, hakka karşı büyüklük
taslaması, Allah'ın ayetleri önünde boyun eğmeye
tenezzül etmemesi, Allah karşısında ona
yaraşır bir edep tavrı
takınmamasıdır.
"Allah'ın ayetlerinin kendilerine okunduğunu
işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki onları hiç
işitmemiş gibi küfründe direnir."
Bu çirkin tablo, gerçi Mekke'deki bir grup müşrikin
tablosudur ama, her cahiliye toplumunda yinelenen bir olgudur. Bugün
de yarın da görülecektir. Hatta müslüman olduklarını
ileri süren bazı insanlar da kendilerine okunan
Allah'ın ayetlerini dinledikleri halde duymamış
gibi büyüklük taslayarak kendi batıl tutumlarını
sürdürürler. Çünkü bu ayetler arzusuna uymaz, öteden beri
alışageldiği gelenekleri ile uyuşmaz,
yanlış düşüncesine destek olmaz, kötülüğünü
onaylamaz, amacına uygun düşmez.
"Onu, acı bir azapla müjdele."
Aslında müjde iyilik içindir. Ama burada alay etme amacı
ile kullanılıyor bu ifade. Mademki uyarıya kulak
vermiyor, şu halde beklenen felaket uyarısı bir müjde
biçiminde duyurulsun. Bu da, onu daha çok aşağılamak,
daha fazla alay etmek için kullanılıyor.
"Ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman
onunla alay eder."
Ayetlerimizi öğrenip nereden
kaynaklandıklarını bildikten sonra onlarla alay
eder. Bu, sorumluluğu daha ağır, özü
itibariyle daha çirkin bir davranıştır. Bu tablo
ilk ve son cahiliye toplumlarında sık sık rastlanan
bir tablodur. Aralarında müslüman oldukları söylenenler
de olmak üzere nice insan öğrendikleri Allah'ın
ayetleri ile alay ederler, onları, onlara inananları ve
insanların, hayatının sorunlarını onlara
başvurarak çözmeye çalışanları alaya
alırlar:
"İşte böyleleri için alçaltıcı azap
vardır."
Onların Allah'ın ayetleri olduğunu bildiği
halde onlarla alay edenlerin bu davranışlarına
uygun karşılık aşağılayıcı,
onur kırıcı azaptır.
Bu azap bir süre sonra gerçekleşecekse de
yakındır, hazırdır. Özü itibariyle her zaman
mevcuttur:
"Cehennem onların peşindedir."
Burada "peşindedir" kelimesinin anlamından
çok, verdiği hava kast olunuyor. Verdiği hava ise
şudur: Onlar cehennemi göremiyorlar çünkü peşlerinden
geliyor. Ondan
sakındırmıyorlar çünkü farkında
değildirler. Ancak cehennemden kurtulamayacaklar, kesinlikle
içine düşecekler.
"Kazandıkları şeyler de, Allah'ı
bırakıp edindikleri dostlar da onlara hiç bir fayda
vermez:'
İşledikleri ameller veya kazandıkları
mallar onlara bir fayda vermez. Şayet amelleri
yapıcı ise boşa gidecekler ve ellerinde birşey
kalmayacak. Çünkü onların bu yapıcı amelleri
iman temeline dayanmıyor. Kazandıkları mallar yok
olacak ve geride yararlanabilecekleri birşey
kalmayacaktır. Allah'ı bir yana bırakıp
edindikleri dostlar -düzmece tanrılar veya
yardımcılar yahut askerler ya da arkadaşlar- onlara
yardım edemeyecek, kurtulmaları için aracılık
yapamayacaklar.
"Onlar için büyük bir azap vardır:'
Aşağılayıcı olmanın
yanısıra büyüktür bu azap. Çünkü Allah'ın
ayetlerini alaya alma iğrenç bir suçtur. Aşağılanmayı
gerektiriyor. Büyük bir suçtur, aynı oranda büyük bir
azabı gerektiriyor.
Allah'ın ayetlerini alaya almanın, onlara engel
olmanın ve onlara karşı büyüklenmenin ele alındığı
bu bölüm, Allah'ın ayetlerinin gerçek mahiyetine ve u
gerçeği inkar edenlerin çarpıtılacakları
cezaya ilişkin genel bir açıklama ile son buluyor: