8- Biz ona iki göz
vermedik mi?
9- Bir dil iki dudak
vermedik mi?
10-Biz ona eğri ve
doğru iki yol göstermedik mi?
Doğrusu insan gücü
ile aldanıyor. Halbuki kendisine bu derece güç ve kuvvet
veren yüce Allah'tır. İnsanoğlu mala
sıkı sıkı yapışıyor. Oysa bu
malı kendisine bahşeden yüce Allah'tır. Doğru
yola girip de şükretmiyor. Halbuki Allah, duyular aleminde
kendisine yol gösterecek duyular bahşetmiştir.
Kendisine yapısı bu derece hassas ve ince, nesneleri görme
gücü son derece hassas iki göz vermiştir. İnsanı
konuşma yeteneği ile diğer canlılardan üstün
tutmuş ve kendisine konuşmanın en sağlam
aracını vermiştir. "Bir
dil iki dudak vermedik mi?"
Sonra yüce Allah insanoğluna,
Hayrı ve şerri, doğru yolu ve
sapıklığı, Hakkı ve Batıl'ı
kavrayacak gücü bahşetmiştir. Sonra biz
insanoğluna dilediğini seçsin diye "Eğri
ve doğru iki yol gösterdik."
İnsanın yapısında, dilediği yolu tutsun
diye ikili bir yetenek vardır. Ayette geçen "Necd"
sözcüğü, yüksek yol demektir. Yüce Allah'ın iradesi,
insanoğluna dilediği yola girme gücü vermeyi dilemiştir.
Ve onu Allah'ın yaratmadaki, herşeye biçimini vermedeki
ve şu alemdeki görevini kolaylıkla yerine getirmesi için
gerekli şeyleri bahşetmedeki hikmeti uyarınca, bu
iki yolu kabul edecek karakterde yaratmayı uygun
bulmuştur.
Bu ayet insan
yapısının gerçek yüzünü ortaya koyar. Nitekim
yine bu ayet Şems suresindeki, "Kişiye ve onu
şekillendirene. Sonra da ona iyilik ve kötülük kabiliyeti
verene andolsun ki, kendini arıtan saadete ermiştir.
Kendini fenalıklara gömen kimse de ziyana uğramıştır"
(Şems Suresi, 7-10) ayetleri ile birlikte "islamın
psikolojik nazariyesi"ni simgeler. (Bu konunun açıklamasını
diğer yerde, Şems suresinde yapacağız.
Çünkü orası bu konu için daha geniş bir saha
sayılır.)
Yüce Allah'ın insan
türüne, kendi özelliği ve
yaratılışının özüne dair bahşetmiş
olduğu ve insana doğru yolu bulmada yardımcı
olan bunca nimetler var ya; Şu kainat kitabının
sayfalarında yüce Allah'ın kudretini gösteren deliller
ve imanın ilhamları, -ki bu delil ve ilhamlar kainat
kitabının sayfaları arasında
serpiştirilmiştir- evet bunları kendisi ile görmüş
olduğu gözleri, dili ve iki dudağı ki bunlar da
iade ve açıklama aracıdırlar- ve insanlar bunlar
aracılığı ile birçok şeyler yapabilirler.
Evet bu nimetler insanı, cennetle arasına giren o sarp
yokuşa atılmaya itememiştir. Zaman olur ki bir söz
kılıç ve top yerine hatta daha büyük bir şey
yerine geçer. Zaman da olur ki bir söz söyleyeni ateşin içersine
attırır. Nitekim aynı söz insanı ateşin
içinde yükseltir de alçaltır da. "Cebel oğlu
Muaz anlatıyor: Bir yolculukta Rasulullah Efendimiz ile
birlikte bulundum. Birgün yürüdüğümüz sırada
Peygamberin yakınında oldum. Ona: "Ey Allah'ın
elçisi! Bana öyle bir amel söyle ki hem beni cennete soksun,
hem de cehennemden uzaklaştırsın" dedim.
Buyurdu ki: "Çok büyük bir şey istedin benden ama,
Allah'ın kolaylaştırdığı kimseler için
bu çok basittir. Allah'a ibadet etmeli, O'na hiçbir şeyi
ortak koşmamalısın, namaz kılmalı, zekat
vermelisin, ramazan orucunu tutmalı, Allah'ın evini (Kâbe'yi)
ziyaret etmelisin. Sonra buyurdu ki: Ey Muaz, ben sana hayır
kapılarını göstereyim mi?" Ben de: "Evet
ey Allah'ın rasulü" dedim. Buyurdu ki: "Oruç
kalkandır. Sadaka ise suyun ateşi söndürdüğü
gibi günahları söndürür." Bir kimsenin gecenin ortasında
namaz kılması salihlerin nişanıdır. Sonra
Peygamber şu ayeti okudu: "Gece teheccüd namazı
kılmak için vücutlarını yataklardan
ayırıp kalkarlar, korkarak ve ümit ederek Rabblerine
dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızktan hayır
için harcarlar." (Secde Suresi, 16) Arkasından
Resulallah ekledi: "Sana bu işin bayı,.
belkemiğini ve zirvesini bildireyim mi?" Ben de: "Evet
bildir ey Allah'ın elçisi" dedim. Resulallah: "İşin
başı: İslamdır. Belkemiği: Namazdır.
Zirvesi ise: Cihattır." buyurdu ve sonra da ekledi:
"Sana bütün bunların temelini ve
dayanağını bildireyim mi?" Ben de: "Evet
bildir ey Allah'ın elçisi" dedim. Resulallah: Dilini
göstererek, "Bunu tut" buyurdu. Bunun üzerine sordum:
"Ey Allah'ın Peygamberi, bizler
konuştuklarımızdan sorumlu tutulacak
mıyız?" Peygamber Efendimiz: "Anan seni
kaybetmesin. İnsanlar dillerinin söyledikleri olmasa
yüzüstü veya burunları üzerinde sürüklenerek cehenneme
atılırlar mıydı hiç?" dedi. Bu hadisi,
İmam Ahmet, Tirmizi, Nesai ve İbn Mace birlikte
naklederler.
İnsana nimet olarak
bahşedilen iki gözüne, diline, dudaklarına ve
konuşma yeteneklerine ek olarak yüce Allah'ın ona (iyiyi
ve kötüyü) kavrama cennete ve cehenneme giden yolu öğrenme,
yeteneği bahşetmesi ve ona vermiş olduğu bu
doğru yol nimeti ile Hayrı göstermesi...
İşte bütün bu
nimetler, "insanoğlu"nu kendisi ile cennet
arasına engel olan şu sarp yokuşu, yüce Allah'ın
şu ayette açıklamış olduğu bu
yokuşu aşmak için olanca gücü ile ona atılmaya
itmemiştir.