Yahudilerin Cumartesi yasağını çiğnemeleri
olayı Kur'an-ı Kerim'in başka bir suresinde
ayrıntılı biçimde anlatılır. Orada
şöyle buyuruluyor:
"Onlara deniz kenarındaki kasabanın durumunu
sor. Hani onlar Cumartesi yasağına uydukları gün
balıklar akın akın geliyor, bu yasağa
uymadıkları gün balıklar gelmiyordu." (Araf
Suresi, 163)
Yahudiler, yüce Allah'tan haftalık kutsal bir tatil günü
istemişler, yüce Allah da Cumartesi gününü onlar için
kutsal bir tatil günü olarak belirlemişti, o gün hiçbir
dünya işi yapmazlardı. Fakat bir süre sonra onları
Cumartesi günü bollaşan ve diğer günler ortadan
kaybolan balıklarla imtihan etti. Fakat yahudi bu
imtihanı kaybetti, onda başarılı
olamadı. Elinin yakınına kadar gelen avdan vazgeçip
bu imtihanı kazanması ondan nasıl beklenebilirdi?
Bu avı taahhüdüne bağlı kalmak ve vermiş
olduğu sözü tutmak için mi kaçıracaktı? Böyle
bir özverinin yahudi tabiatında yeri yoktu!
Bundan dolayı yahudiler Cumartesi
yasağını çiğnediler. Bu çiğnemeyi
bilinen kaypak metodları ile gerçekleştirdiler.
Cumartesi günü balıkların önünde bir engel oluşturarak
denizle irtibatlarını kesiyorlar, fakat onları
avlamıyorlardı! Gün sona erince hemen işe
girişerek denizle bağlantısı kesilmiş
olan balıkları yakalayıveriyorlardı.
Şimdi şu ilâhi buyruğu tekrar okuyalım:
"Aşağılık maymunlara dönün"
Böylece yahudiler yüce Allah'a vermiş oldukları sözden
dönmenin, irade sahibi insan düzeyinden geriye doğru
adım atmanın hakettiği cezaya çarpılmış
oldular. Çünkü onlar sözkonusu kurnazca tutumu benimsemekle,
kendilerini, hareketleri irade sonucu olmayan ve midesinin
sesine karşı koyamayan bir hayvanın düzeyine
indirdiler. Onlar insanı insan yapan en temelli özellikten
ani Allah'a verilen söze bağlı kalmayı
sağlayan üstün irade özelliğinden
sıyrılır-sıyrılmaz bu
aşağı düzeye inmiş oldular.
Onların vücut yapıları ile gerçek maymuna
dönüşmüş olmaları şart değildir.
Ruhları ve düşünceleri ile zaten maymuna dönüşmüşlerdi.
Duyguların ve düşüncelerin izleri yüzlere yansır.
Mimikler de çehreyi etkileyen, orada derin izler bırakan
belirtilerdir!
Bu olay gerek o dönem ve gerekse daha sonraki dönemlerde
yüce Allah'ın emirlerini çiğneyenler için önleyici
bir ibret dersi ve her asırdaki müminler için de yararlı
bir öğüt oldu.
"Bu cezayı, onu görenlere ve sonradan gelip işitenlere
ibret ve takva sahiplerine öğüt yaptık."
Yukardaki ayetlerin son bölümünde "Bakara" yani
sığır kıssası karşımıza
çıkar. Bu kıssa burada, daha önceki
İsrailoğulları kıssaları gibi
kısaca değil, hikâye üslubuna uygun biçimde ayrıntılı
olarak anlatılır. Çünkü bu kıssa ne daha önce
inen Mekkî surelerde ve ne de başka bir surede
yeralmamıştı. Bu kıssa yahudiyi karakterize
eden inatçılık, mızıkçılık, söylenene
karşı koyma ve bu yolda bahaneler uydurma huyunun
canlı bir tablosunu gözler önüne sermektedir. Okuyalım: