Bu ayetler, bir zamanlar içine düştükleri sıkıntılı
günlerin tablosunu hayallerinde canlandırıyor,
aynı soydan gelmiş olmaları hasebiyle
atalarının çekmiş oldukları
acıları tekrar gözlerinin önüne getiriyor ve arkasından
da kurtarılışlarının
manzarasını karşılarına dikiyor.
Allah (c.c) onlara: "Hani sizi sürekli işkence ve
baskı altında inleten Firavun hanedanının
elinden kurtarışımızı
hatırlayın" diye sesleniyor. Bu ifadede,
işkence ve baskı, sanki onlara sürekli yedirilen bir
yemek, bir besin kaynağı gibidir. Arkasından,
onlara çektirilen baskı ve işkencelere çarpıcı
bazı örnekler veriliyor. Bu örneklerin başında,
yahudilerin daha zayıf düşüp efendilerine bağımlılıkları
artsın diye erkeklerinin boğazlanıp
kadınlarının dul bırakılmaları
vahşeti geliyordu.
Kurtuluş tablosu gözlerinin önünde canlandırılmadan
önce, uğratılmış oldukları o
işkence ve baskıların, Rabbleri tarafından
belirlenmiş bir imtihan vesilesi olduğu
vurgulanıyor. Böylece, gerek onların ve gerekse
şiddete maruz bırakılan herkesin kafasına
yerleştirilmek isteniyor ki, kulların
sıkıntılı olaylarla
karşılaşmaları; imtihan, deneme, fitne ve
acıların içinden geçerek pişme amacına dönüktür.
Bu gerçeğin bilincine varanlar; çektikleri sıkıntılardan
fayda sağlarlar, başlarına gelen belâlardan
ibret alırlar ve uyanıklıkları oranında
bunlardan kazançlı çıkarlar.
Eğer acı çeken kimse çektiği bu
acının bir imtihan dönemi olduğunu kavrar ve bu
imtihan dönemini başarı ile geride
bırakırsa çektiği acı boşuna
gitmemiş olur. İnsan, bu düşünceyi kafasında
yaşatınca, çektiği acılara daha kolay
katlanabilir. Ayrıca, bu acı tecrübeden dünya hesabına
deneyim, bilgi, sabır ve dayanma gücü kazandığı
gibi, Ahiret hesabına da, çektiği acının
ecrini sırf Allah'tan beklemek, Allah'a yakarmak
kurtuluşu O'ndan beklemek ve O'nun rahmetinden asla umut
kesmemek gibi önemli kazançlarla çıkar. Böyle olduğu
içindir ki, yüce Allah yukardaki işkence ve baskı
tablosunun anlatımını, "Bu, sizin için
Rabbinizden gelen çok önemli bir imtihandı" şeklinde
düşündürücü bir yorum cümleciği ile
noktalıyor.
Bu düşündürücü yorumun ve daha önceki işkence
ve baskı manzaralarının arkasından,
sıra kurtuluş tablosuna geliyor:
"Hani önünüze çıkan denizi yararak sizi (boğulmaktan)
kurtarmış ve gözlerinizin önünde Firavun ailesini
boğmuştuk."
Bu kıssa, Bakara suresinden daha önce Mekke döneminde
inen bazı surelerde ayrıntılı biçimde anlatılmıştı.
Müslümanlar bu konuda gerek daha önce inen surelerle gerekse
birlikte yaşadıkları Medine yahudilerinin elinde
bulunan dinî kitap ve kıssalardan yeterince bilgi sahibi
oldukları için burada bu kıssa sadece
hatırlatılmakla yetiniliyor. Bu hatırlatma da
tablo çizme üslubu ile gerçekleştiriliyor. Maksat,
yahudilerin bu tabloyu yeniden kafalarında
canlandırmaları ve bu canlı imajdan
etkilenmeleridir. Bu tabloda yahudiler, denizin önlerinde ikiye
ayrılışını ve Hz. Musa'nın (selâm
üzerine olsun) liderliğinde atalarının
kurtuluşunu kendi gözleri ile görür gibi, hatta bu olayı
bizzat yaşar gibi oluyorlar. Kur'an-ı Kerim'in burada
karşımıza çıkan "gözler önüne serme"
özelliği, sırf bu büyük kitaba özgü ifade tarzının
şaşırtıcı bir örneğidir.
Yukardaki ayetlerin devamında, yahudilerin
Mısır'dan kurtarılarak ayrılmalarından
sonraki maceralardan bize şu kesit sunulmaktadır: