|
270- Verdiğiniz her nafakayı,
adadığınız her adağı kuşku
yok ki, Allah bilir. Zalimler için bir yardımcı
yoktur.
271- Eğer sadakaları açıktan verirseniz bu güzeldir.
Şayet onları kimse görmeden fakirlere verirseniz bu
sizin için daha hayırlıdır ve bu,
birkısım günahlarınızın silinmesine
vesile olur. Allah yaptıklarınızdan
haberdardır.
Nafaka, kişinin malından çıkardığı
sair hayırları da kapsar. Zekat, sadaka ve gönüllü
olarak cihad için sarf edilen mallar gibi. Adak ise infak
türlerinden olup infak edenin belli bir miktar belirterek,
üzerine vacip kıldığı bir ibadettir. Adak,
yalnızca Allah için, O'nun uğruna ve O'nun yoluna
adanır. Cahili değişik çağlarda müşriklerin
tanrıları ve putları için kestiği kurbanlar
gibi O'nun kullarından falancası için adak adamak
şirk türlerinden biridir.
"Verdiğiniz her nafakayı,
adadığınız her adağı kuşku
yok ki, Allah bilir."
Müminin, niyetinin, vicdanın, hareket ve
davranışlarının yüce Allah'ın gözetimi
altında olduğunu düşünmesi; ona riya ve
gösteriş yerine takva, cimrilik yerine cömertlik,
fakirlik korkusu karşısında kurtuluş, mükafata
güvenme, Allah'ın mükafatına bağlılık,
Allah'ın verdiği şeylerden hoşnut olmak,
huzur duymak ve Allah'ın kendisine rızık olarak
verdiği şeylerden infak ederek şükrünü ifa
etmek gibi birçok duyguları bahşeder.
Nimetin hakkını vermeyen, Allah'ın ve
kulların hakkını vermeyen ve Allah kendisine
verdikten sonra iyilik yapmaktan kaçınan kişiye
gelince, O zalimdir. Sözüne zulmetmiştir...
İnsanlara zulmetmiştir... Kendisine zulmetmiştir.
"Zalimler için bir yardımcı yoktur."
Sözünü tutmak adalettir, dürüstlüktür.
İyiliğe engel olmak ise zulümdür, despotluktur. Bu
konuda insanlar, kendisine nimet verildiğinde ahdini yerine
getirip şükreden, Allah'a verdikleri sözü tutan adil
kimseler; bir de hakka itaat etmeyen ve şükrünü yerine
getirmeyen zalim ve Allah'a verdikleri söze ihanet edenler
olmak üzere iki gruba ayrılırlar. "Zalimler için
bir yardımcı yoktur." Sadaka, içten gelerek
ve gizlice verildiğinde bu, en güzel verme biçimi olduğu
gibi Allah'a da daha sevimli gelir. Gösteriş ve riya
kirinden arınmak için böylesi daha iyidir. Ancak, bir
farzı yerine getirmek de sözkonusu olduğundan açıkça
verildiğinde müslümanların emirlere itaat
ettiği, farzları yerine getirdiği sonucu çıkacağı
için bu davranış da iyidir. Bunun için Ayet-i Kerime
"Eğer sadakaları açıktan verirseniz güzeldir
bu. Şayet onları kimse görmeden fakirle~: verirseniz
bu sizin için daha hayırlıdır." demektedir.
Ayet-i Kerime her iki duruma da şamildir. Her duruma
uygun uygulamayı da belirtiyor. Yerine göre bunu, yerine
göre onu övüyor. Bunun ve onun sonucunda müminlere günahlarının
giderileceğini va'dediyor:
"Günahlarınızdan bir kısmı silinir..."
Ayet-i Kerime bir yandan kalplerinde takva ve arınma
duygusunu harekete geçiriyor, diğer taraftan güven ve
huzur havası estiriyor. Sonuçta hér durumda kalpleri
niyetiyle, ameliyle Allah'a bağlıyor.
"...Allah yaptıklarınızdan
haberdardır."
Aşağıdaki iki sorunu kavrayabilmemiz için,
infak konusunun bu kadar uzatılmasını, bu konu
anlatılırken bunca teşvik ve tehdit yöntemlerinin
kullanılmasını iyice düşünmek gerekir.
Birincisi, İslâm'ın
beşer ruhunun takatinin ve onun derinliklerinde gizli mal
tutkunluğunun, bu ihtirasın üstüne çıkması,
bu tutkunluktan kurtulması ve Allah'ın bütün insanlık
için dilediği üstün seviyeye yükselmesi için
kesintisiz harekete geçirilmeye ve sürekli coşturulmaya
olan ihtiyacını görmesidir.
İkincisi, eli açıklığı ve cömertlikle
ün salmış Arap toplumunda Kur'an-ı Kerim'in böylesi
bir tabiata sahip kimselerle karşılaşmasıdır..
Çünkü Arapların sehavet ve cömertlikleri; hatırlanma,
nam, insanların övgüsü, çadır ve obalarda dilden
dile nakledilme amacına yönelikti. Dolayısıyla
İslâm'ın onlara, bu tür beklentiler olmadan, bunların
tümünden soyutlanmış olarak insanlar için değil
sırf Allah için sadaka vermeyi öğretmesi kolay
olmamıştı. Sorun, uzun vadeli bir eğitimi,
çok çalışmayı; yücelmek, soyutlanmak ve
kurtulmak için kesintisiz bir çağrıyı
gerektiriyordu. Öyle de olmuştu...
Bu yüzden sürenin akışının müminlere
hitap ederken, aniden Resulullah'a yönelmesi, İslâmi düşüncenin
kuralları üzerine bina edilmesinde ve İslâmi hayat
tarzının yolunda istikamet bulmasında derin
etkileri bulunan birtakım büyük hakikatlerin yerleşmesi
amacına yöneliktir.
|
|