Yerleştirilmek istenen ilke, farz ve sorumlulukla
başlamayıp insanın yapısındaki
canlı tepki ve duyguları harekete geçirmek suretiyle
yakınlık ve teşvik havasıyla
başlıyor. Ayet-i Kerime, hayattan, hareketli,
gelişmekte olan, verimli ve cömert bir tablo sunuyor;
ziraat tablosunu, toprağın
aracılığıyla Allah'ın hibesini gözler
önüne seriyor. Çünkü ziraat, aldığından
fazlasını verir, mahsulünü tohumuna kıyasla kat
kat fazla veriyor. İşte bu canlı manzara,
mallarım Allah yolunda infak edenlere örnek olarak
sunuluyor.
"Mallarını Allah yolunda harcayanların
durumu, her başağı yüz taneli yedi başak
veren bir tohum tanesine benzer."
Bu ifadeden zihnimizde, matematiksel bir işlem olarak
bir tek tanenin yediyüz taneye katlanması anlamı çıkmaktadır.
Ancak ifadenin sunduğu canlı manzara bundan çok daha
kapsamlı ve güzel, duyguları harekete geçirmesi ve
vicdanları etkilemesi bakımından daha büyüktür.
Bu, gelişen hayat sahnesidir... Canlı tabiat
sahnesidir.. Cömert ziraat sahnesidir... Sonra bitkiler
aleminden harika bir sahnedir; yedi başak taşıyan
bir sap. Ve yüz taneyi içeren bir başak...
Ayet-i Kerime, cömert ve gelişen hayat kervanında
beşer vicdanını Allah yolunda harcamaya ve
vermeye yöneltmekte, onlara, aslında vermeyip
aldıklarım, mallarında herhangi bir eksilme sözkonusu
olmadığını, aksine
arttığını göstermektedir. Böylece verim ve
gelişme dalgası yoluna devam edip, ekin ve ürün
sahnesinin coşturduğu duyguları kat kat
arttırmaktadır. "Allah dilediğine kat kat
verir..." Sayısız ve hesapsız derecede
arttırır. Sınırını hiç kimsenin
bilmediği rızkından ve kapsamını hiç
kimsenin kavrayamayacağı merhametinden kat kat verir.