|
254- Ey müminler, ne alış-verişin ne
dostluğun ve ne de iltimasın sözkonusu olmadığı
gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıklardan
Allah yolunda harcayın. Kâfirler, zalimlerin ta
kendileridirler.
Burada müminlere, sevdikleri, kendilerini bu çağrının
sahibine bağlayan ve mümin olmalarını
sağlayan sıfatları ile seslenilerek "Ey
iman edenler" nidasıyla
söze giriliyor.
Bu çağrı müminleri, Allah'ın kendilerine
vermiş olduğu rızıkların bir bölümünü
harcamaya davet ediyor. Yani veren O, aynı zamanda
vermiş olduklarının bir bölümünü harcamaya
çağıran da O; "Size verdiğimiz
rızıklardan Allah yolunda harcayın."
Bu çağrı öyle bir fırsata dikkatleri
çekiyor ki, eğer müminler tarafından kaçırılacak
olursa bir daha geri gelecek değildir; "Ne
alış-verişin ne dostluğun ve ne de
iltimasın sözkonusu olmadığı gün gelmeden
önce..."
Bu öyle bir fırsat ki, eğer müminler onu kaçırırlarsa
ondan sonra artık malların kazanç sağlaması,
çoğalması sözkonusu olmadığı gibi bu
çağrıya kulak vermedikleri takdirde ve onu
umursamadıklarında akıbetinden kendilerini
kurtaracak bir dostluk ve iltiması da beklememelidirler.
Ayetin sonunda uğrunda mal harcama çağrısı
yapılan gerekçeye işaret ediliyor. Bu
gerekçe cihaddır, kâfirliği
ve kâfirlikte somutlaşan zulmü bertaraf etmektir:
"Kâfirler, zalimlerin ta kendileridirler."
Kâfirler hakka, gerçeğe karşı zalimlik
ederek onu inkâr etmişlerdir. Kendi kendilerine zulmederek
mahvolma yollarına kapılmışlardır. Tüm
insanlara zulmederek onları doğru yola girmekten
alıkoymuşlar, inançları yüzünden başkalarına
baskı uygulamışlar, doğru yolu
belirsizleştirmişler ve onları başka bir
benzeri olmayan hayırdan; barıştan, rahmetten, gönül
huzurundan, dirlikli hayattan .ve inanç berraklığından
yoksun bırakmışlardır.
İmanın kalplere yerleşmesine karşı
savaş açanlar... İmana dayalı sistemin hayata
egemen olmasına karşı savaş açanlar...
İmana dayalı şeriatın toplumda yürürlüğe
girmesine karşı savaş açanlar... Bunlar insanlığın
en amansız düşmanları ve acımasız
zalimlerdir. Eğer insanlık işin içyüzünü
kavrayacak olgunluğa erişmiş olsa zalimleri
uygulamış oldukları zulmü yapmaktan aciz bırakıncaya
kadar kovalamaları, zulümlerine son vermedikçe peşlerini
bırakmamaları, bunlara karşı
savaşabilmek için başta canı ve mali olmak
üzere nesi varsa ortaya koymaları gerekir. Bu iş, müslüman
toplumun kutsal görevidir. Bu toplumu bu göreve Allah aday
gösteriyor, bu görevi yüzünden bu cemaati yukardaki ayette
anılan mümin sıfatı ile çağırıyor,
ona o duygulandırıcı ve derin anlamlı
seslenişi yöneltiyor.
Peygamberlerin arkasından baş gösteren düşünce
farklılıkları, savaşlar ve açık
belgelerin gelişi, ayrıca imandan sonra beliren küfür
olgusu ile uyumlu olarak iman temelli düşünce sisteminin
ana esaslarını içeren ve en ayrıntılı
alanları ve en belirgin özellikleri ile tevhid ilkesinin
anlamının vurgulandığı bir ayet geliyor.
Bu ayet son derece önemli, derin anlamlı ve geniş
kapsamlı bir ayettir:
|
|