|
25- İman edip iyi ameller işleyenleri, ağaçları
altından nehirler akan Cennetler ile müjdele. Onlara rızık
olarak her yeni meyve sunuldu unda "Bu daha önce bize
sunulan falanca meyvedir" derler, onlara birbirinden ayırd
edemeyecekleri rızıklar verilir. Hem onlara orada el
değmemiş, tertemiz eşler verilecektir. Onlar
orada ebedï olarak kalacaklardır.
Burada değinilen nimet türleri arasında -el
değmemiş eşler yanında- şu birbirinden
ayıra edilemeyen, Cennetliklere daha önce yedikleri
türden meyveler olduklarını düşündüren, yani
ya isim ve görünüş bakımından dünya
meyvelerine ya da Cennet'te daha önce kendilerine sunulan başka
meyvelere benzedikleri için Cennetliklerin algılarını
yanıltan meyveler dikkati çekmektedir. Sözünü ettiğimiz
dış benzerliğe rağmen içten farklı
olma özelliğinin her ikramda Cennetliklere sürpriz yapma
amacına dönük olduğunu düşünebiliriz.
Gerçekten Cennetliklere sürpriz üzerine sürpriz yaşatan,
her seferinde dış benzerliğin yeni bir şey
ortaya çıkardığı bu ikram biçimi,
gözlerimizin önünde tatlı bir oyun, renkli bir
hoşnutluk ve göz kamaştırıcı bir
ağırlanma tablosu çizmektedir.
Burada sözü edilen şekil benzerliği
yanındaki özellik farklılığı, yüce
Allah'ın yaratma sanatında açıkça görülen ve
her varlığa görünüşünden daha büyük bir öz,
bir içerik sağlayan bir özelliktir.
Bu büyük gerçeği gözler önüne seren bir örnek
olarak insanı ele alalım. Eğer
yaratılış bakımından, biyolojik
yapı açısından düşünürsek insanların
hepsi aynıdır. Yani baş, gövde, kol ve
bacaklardan; et, kan, kemik ve sinirlerden oluşmuş;
iki gözü, iki kulağı, ağzı ve dili olan, bütün
organları diğer canlılarınki ile benzer hücrelerden
meydana gelmiş bir canlı varlık. Biçim ve ana
madde bakımından yapı aynı yapı ve
sentez aynı sentez. Fakat gerek özellik ve eğilimleri,
gerekse karakter yapısı ile yetenekleri
bakımından bu insanlar arasında ne kadar büyük
farklar var, değil mi? Öyle ki, bütün ortak yönlere ve
görünüş benzerliklerine rağmen iki
insan arasında bazan yer ile
gök arasındaki uzaklıktan bile daha büyük farklar
olabilmektedir.
Yüce Allah'ın yaratma sanatının bütün
alanlarında, bu korkunç, bu baş döndürücü farklılığı
görebiliriz. Çeşitli cinsler, çeşitli türler, çeşitli
şekiller, çeşitli özellikler, çeşitli
yetenekler ve çeşitli nitelikler. Fakat bütün farklılıklar,
benzer yapılı ve benzer elementlerden
oluşmuş "hücre" adını
verdiğimiz ortak bir yapı-taşına
indirgeniyor.
Yaratma sanatının ürünleri ve gücünün
alâmetlerini gözler önüne seren tek Allah'a kulluk etmekten
kaçınacak bir insan olabilir mi? Gerek gözün gördüğü
ve gerekse göremediği bütün eserlerinde mucizenin elini
açıkça gördüğümüz bu Allah'a başka
şeyleri eş ya da ortak koşacak biri bulunabilir
mi?
Yüce Allah daha sonra sözü Kur'an'da verdiği misallere
getirerek şöyle buyuruyor:
|
|