|
245- Kimdir o ki, Allah'a karşılıksız (güzel)
borç verir de Allah da bu borcu ona kat kat fazlası ile
öder. Kısıtlayan da bol bol veren de Allah'tır.
Döndürüleceğiniz yer O'nun katıdır.
Ölüm ile hayat nasıl elinde ise Allah'ın çıkmasını
takdir etmediği bir can, nasıl ki sahibi savaşa
katıldı diye kayba uğrayacak değilse, mal da
böyledir, Allah yolunda harcandı diye kaybolmaz. O,
Allah'a verilmiş bir karşılıksız borç
(karz-ı hasen)tur, O'nun katında teminat
altındadır. O, onu kat kat fazlası ile geri verir.
Dünyada mal, bereket, mutluluk ve huzur olarak geri verir.
Ahirette ise yine mutluluk, Cennet nimeti, hoşnutluk ve
kendine yakınlık derecesi olarak geri verir.
Zaten zenginlik ve fakirlik meselesi Allah'a dayanır,
yoksa bu işin belirleyici faktörü ne mal ihtirası ne
cimrilik ne de özveri ve mal harcama eylemidir:
"Kısıtlayan da bol bol veren de Allah'tır..
Sonunda herşey Allah'a geri dönecek. Mallar ve onların
sahibi olduklarını sanan insanlar bu varlık
aleminde ne ki onlar Allah'a dönmesinler; onlar da dönecek
elbette:
"Döndürüleceğiniz yer O'nun katıdır."
O halde ölümden ürkmenin, fakirlikten korkmanın ve
Allah'a dönme konusunda tereddüt etmenin anlamı yok. Buna
göre müminler Allah yolunda savaşsınlar,
canlarını ve mallarını özveri ile ortaya
koysunlar ve iyi bilsinler ki nefesleri sayılı,
malları belirlidir. O halde yaşadıkları sürece
güçlü, özgür, yiğit ve onurlu olmaları onlar
hesabına hayırlıdır. Sonuçta dönüşleri
Allah'adır.
Okuduğumuz ayetlerin imana ilişkin, eğitici
mesajlarından sonra biraz da bu ayetlerin
yansıttığı ifade güzelliğine
değinmeden geçemeyeceğim. Yine ilk ayetin
başına dönelim:
"Binlerce kişilik kalabalık olarak ölüm
korkusu ile yurtlarından kaçan kimseleri görmedin mi?"
Bu ifade, bu binlerce kişiyi, onların
oluşturduğu safları gözler önüne seriyor. Bu
gözönüne getirmeyi, bu canlandırmayı sağlayan "görmedin
mi" şeklindeki sorulu yüklemdir.
Başka hiçbir ifade biçimi, seçildiği yere
yakışan bu sorulu yüklem kadar, bu muhayyile önüne
getirmeyi, bu gözönünde canlandırmayı gerçekleştiremezdi.
Ölümden korkan, bu dehşet içinde titreyen binlerce kişilik
kalabalığın tablosundan hemen sonra bir anda ve
tek kelime aracılığı ile "ölün"
emri üzerine gerçekleşiveren
ölüm tablosu ile karşı karşıya
kalıyoruz. Bütün bu çekinmeler, bütün bu biraraya
gelmeler, bütün bu çabalar bir tek "ölün"
kelimesi üzerine yok olup gidiyor. Bu ifade, bu çabaların
boşluğunu, tutulan yolun
yanlışlığını beynimize
işlediği gibi ilahi takdirin kesinliğini,
Allah'ın istediğini yapma konusunda ne kadar seri
olduğunu gözler önünde somutlaştırıyor.
"Sonra onları yeniden diriltti."
Gerçek bu... Bu yeniden diriltmenin hangi yolla olduğuna
ilişkin ayrıntılı bilgi verilmeksizin...
Ölümün ve hayatın dizginlerini elinde tutan, kullara
ilişkin gelişmelerde tek tasarruf yetkisine sahip olan
yüce kudret ile karşı karşıyayız. Bu yüce
kudretin iradesine karşı konulamaz; O'nun
dilediği olur. Bu ifade zihnimizde ölüm ve hayat tabloları
ile uyumlu bir izlenim uyandırır.
Biz, öldürme ve diriltme, can alma ve can verme tablolarını
izlerken önümüze rızık meselesi geliyor ve burada
da "Kısıtlayan da bol bol veren de
Allah'tır." ifadesi ile
karşılaşıyoruz. Bu
ifade de can alma ve can verme
eylemi ile uyumlu, aynı zamanda onun gibi veciz ve
kısadır.
Bunların yanısıra verilen mesajlar ile üslup
güzelliği arasındaki şaşırtıcı
uyuma paralel olarak tabloların tasvirinde de
şaşırtıcı bir uyum göze çarpmaktadır.
Bir sonraki ayette ikinci tarihi tecrübenin anlatımına
geçiliyor. Bu tecrübenin kahramanları da
İsrailoğulları'nın Hz. Musa döneminden sonra
yaşamış olan bir kuşağıdır:
|
|