Buradaki meydan okuma dehşetli olduğu gibi bunun
imkânsız olduğunu vurgulama kesinliği daha da
dehşetlidir. Eğer bu kesin ifadeli meydan okuyuşu
yalanlamak mümkün olsaydı, gerek o günün ve gerekse bu
günün kuşkucuları bunu gerçekleştirmede bir an
bile tereddüt etmezlerdi. Hiç kuşkusuz Kur'an-ı
Kerim'in, onların böyle bir şey
yapamayacaklarını açıkça belirtmesi ve onun bu
konudaki öngörüşünün gerçekleşmiş
olması, başlı başına tartışma
kabul etmez bir mucizedir. Zira bu kuşkucuların
önünde meydan açıktı. Eğer onlar bu kesin
belirlemenin, bu iddialı öngörünün tersini ortaya
koyabilselerdi, Kur'an-ı Kerim, delil olma özelliğini
kaybederdi. Fakat böyle bir şey ne şimdiye kadar
olmuş ve ne de ilerde olacaktır. Kur'an-ı Kerim,
bu meydan okuyuşunu her ne kadar belirli bir insan
kuşağı karşısında seslendirdiyse
de bu konudaki muhatabı insanlığın tümüdür.
Tek başına bu bile hakla batılı birbirinden
ayıran bu konuda tarihi kesin bir belgedir.
Üstelik çeşitli ifade üsluplarını
ayırdetme becerisine sahip herkes, insanın
varlıklar ve nesneler ile ilgili düşünceleri hakkında
uzman olan her insan, insan kaynaklı psikolojik ve sosyal
teorileri, yaşama tarzlarını ve toplumsal
sistemleri iyi tanıyan her araştırmacı, hiçbir
kuşkuya kapılmadan kabul eder ki Kur'an-ı
Kerim'de geçen herhangi bir sözle aynı konuda bir
insanın söylediği söz ve düşünce kesinlikle
bir olamaz. Bu konuda duyulabilecek olan kuşku, ya
ayırdetme yeteneğinden yoksun bir bilgisizlikten ya da
bile bile hakk ile batılı birbirine
karıştıran bir ard niyetten ileri gelebilir.
Bundan dolayı bu meydan okuma karşısında
aciz kaldıkları halde yine de açık gerçeğe
inanmaya yanaşmayanlara aşağıdaki ayet
şu korkunç tehdidi yöneltiyor:
"O halde yakıtı insanlar ile taşlar olan
ve kâfirler için hazırlanmış olan Cehennem
ateşinden korkunuz"
Acaba bu korkunç, bu dehşet verici tabloda insanlar ile
taşlar hangi gerekçe ile biraraya getirildi? Bu Cehennem
ateşi kâfirler için hazırlanmış. Bu
surenin başlangıcında "Allah'ın,
kalbleri ile kulaklarını mühürlediği ve gözlerinde
perde bulunduğu" belirtilen ve Kur'an'a Kerim'in
meydan okumasına muhatap olup da bu meydan okumaya
karşılık vermekten aciz kalmalarına
rağmen yine de iman etmemekte direnen kâfirler için. O
halde bunlar her ne kadar biçim bakımından insan gibi
görünüyorlarsa da, aslında bir taş türünden başka
bir şey değildirler. Öyleyse taş türünden
gerçek taşlar ile insandan taşları biraraya
getirmek son derece normal ve hiçbir sürpriz tarafı
olmayan bir şeydir.
Üstelik bu korkunç tabloda taşların
zikredilmiş olması, insanın zihninde daha
başka imajlar da canlandırır; taşları
yakıp kül eden Cehennem ateşi imajı ile Cehennemîde
bu tutuşmuş taşlar arasında eriyen insan
yığınlarının imajını.
Bu korkunç tablonun yanı başında onun
tam zıddı olan bir tablo ile, yani müminleri bekleyen
mutluluk ve nimetler tablosu ile karşılaşıyoruz.
Yüce Allah şöyle buyuruyor: