Daha önce vurgulandığı gibi üçüncü boşama,
bu evlilikte kısa vadede düzelmesi imkansız, köklü
bir bozukluğun bulunduğunu kanıtlar. Bu durumda
eğer erkek boşama kararında ciddi ve kesin ise-
tarafların kendilerine birer yeni eş araması en
doğru hareket olur. Yok, eğer bu boşamalar, düşüncesizce
bir an gelen parlamalar veya hakkın kötüye kullanılması
sonucu verilen kararlar sonucu meydana gelmişse o zaman bu
hakla bu şekilde oynanmasına bir sınır
koymak gerekir. Çünkü bu hak bir emniyet sübabı,
iyileştirilmesi imkânsız bir
rahatsızlığın zorunlu tedavisi olsun diye
tanınmış, yoksa aptallığa ve
ciddiyetsizliğe pirim olarak
tanınmamıştır. Bu durumda koca
tarafından gerekli saygıyı görmeyen, tersine
ayak altına alınan bu evlilik hayatının sona
ermesi gerekir.
Biri ortaya çıkıp diyebilir ki, "Bu durumdaki
kadının günahı nedir ki, ciddiyetsiz ve sorumsuz
bir erkeğin iki dudağı arasından çıkan
bir söz yüzünden hayatı, güvenliği ve huzuru
tehlikeye girsin?" Fakat insan hayatının somut
bir olayı karşısında olduğumuz
unutulmamalıdır. Peki eğer bu çözüm biçimini
bir yana atarsak bu olayın çözümü nasıl olacak?
Acaba eşi ile arasındaki ilişkiyi ciddiye almayan,
bu beraberliğe zerrece saygı duymayan böyle bir erkeği
eşi ile birarada yaşamaya zorlayarak ona meselâ
şöyle mi demeliyiz; "Biz senin bu boşama
kararını hiçe sayıyoruz, onu tanımıyor,
onaylamıyoruz. Bu kadın senin zimmetli eşindir,
buyur, elinden tut, götür."
Hayır... Böyle bir tutum, gerek kadını ve
gerekse karı-koca ilişkisini son derece hafife almak
olur, İslâm böyle bir şeye razı olmaz. O
İslâm ki kadına ve karı-koca ilişkisine
saygı duyuyor ve bu ilişkiyi Allah'a ibadet düzeyine
yükseltiyor. Böyle bir erkeğe verilmesi yerinde olan ceza
şudur: Adamı ilişkisini oyuncağa çevirdiği
eşinden ayırırız, ilk iki
boşamanın sonunda kadını gözden çıkardığı
izlenimini bırakmış ise yeni bir mehir
belirleyerek nikâh tazelemek zorunda tutarız ve üçüncü
boşamadan sonra karısına -yeni bir evlilik
yapıp tekrar boşanmadıkça- dönmesini kesinlikle
yasaklarız. Bu durumda kadına verdiği mehir de
evlilik süresince verdiği hediyeler de elinden gitmiş
olur. Ayrıca onu boşama evrelerinin bekleme süreleri
boyunca karısına nafaka vermekle yükümlü tutarız.
Önemli olan insan psikolojisinin somut gerçeklerini, pratik
hayatın realitelerini görmemizdir. Yoksa gerçekler
dünyasına ayak basmâksızın rüya aleminde
kanatlanıp uçmak hüner değildir!
Üçüncü boşamadan sonra hayatın normal
akışı içerisinde kadın bir başka
erkekle evlenir ve bu yeni koca kendisini boşarsa o zaman
yeniden evlenmelerinin, ne kadın açısından ve ne
de eski kocası açısından sakıncası
yoktur. Yalnız bir şartla:
"Eğer Allah'ın sınırlarını
gözeteceklerine inanırlarsa."
Çünkü mesele arzulara uymak, içgüdülerin isteklerine
karşılık vermek değildir. Taraflar gerek
biraraya gelmekte ve gerekse ayrılmakta nefisleri, cinsel içgüdüleri
ve arzuları ile başbaşa
bırakılmış değillerdir. Ortada, gözetilmesi
gereken yüce Allah'ın sınırları vardır.
Bu öyle bir hayat çerçevesidir ki, eğer bunun
dışında kalınırsa artık yüce
Allah'ın dilediği ve hoşnut olduğu hayat
yaşanamaz.
"Bunlar Allah'ın koyduğu
sınırlardır, Allah onları bilen
topluluğa açık açık anlatıyor."
Yüce Allah'ın, bu sınırlarını
belirsiz ve meçhul bırakmaması, tersine bunları
Kur'an'da net bir biçimde belirlemesi O'nun kullarına yönelik
bir rahmetidir. O bu sınırlamalarını "bilen
insan topluluğuna" anlatıyor. Çünkü gerçek
anlamda bilgi sahipleri bu sınırları bilirler ve
onların önünde dururlar. Bunun tersi ise iğrenç bir
cahillik ile kör bir cahiliye düzeninden başka
birşey değildir!