Görüldüğü gibi bu ayet bu konuya girerken önemli
bir inceliğe dikkatlerimizi çekiyor. Ayet "Eğer
kulumuz Muhammed'e indirdiğimiz Kur'an'ın
doğruluğundan şüpheli iseniz"
şeklindeki girişinde Peygamberimizden "Allah'ın
kulu" diye söz ediyor, O'na "Allah'ın kulu"
olma sıfatını yakıştırıyor.
Peygamberimizin burada bu sıfatla anılması, hiç
kuşkusuz, çeşitli anlamlar taşır ki
başlıcaları şunlardır:
Her şeyden önce burada, "Allah'ın kulu"
olmakla nitelendirilerek onurlandırılmakta ve Allah'a
yakın olduğu dile getirilmektedir. Böylelikle en
yüce makamın, insanlara da kabul etmeleri için çağrı
yapılan Allah'a kul olma sayesinde elde edilebileceği
vurgulanmaktadır. İkinci olarak burada, yani bütün
insanların tek Allah'ın kulluğunu benimseyerek
O'nun dışındaki hiçbir ilâhı kendisine
ortak koşmamaya çağrıldıkları bu
noktada kulluğun anlamına belirlilik
kazandırılmaktadır. Çünkü insanoğlunun
erişebileceği makamların en yükseği olan
vahiy makamının sahibi olan Peygamberimiz burada
"Allah'ın kulu" diye anılmakta ve bu
sıfatla şereflendirilmektedir.
Ayetteki meydan okumaya gelince bunu bu surenin
başına dönerek değerlendirmek, oraya
bağlamak gerekir. Zira Allah tarafından
indirilmiş olan bu kitap, yani Kur'an, az önce sözünü
ettiğimiz kuşkucu zümrelerin ellerinde bulunan
harflerden oluşmuştur. Eğer onun Allah
tarafından indirildiği hususunda ya da başka bir
niteliği konusunda şüpheleri varsa, onun surelerinin
bir benzerini getirsinler, ayrıca bu konuda Allah'ın
dışında bir takım şahitleri varsa
onları da yardıma çağırsınlar.
Çünkü yüce Allah kulu Hz. Muhammed'in -salât ve selâm
üzerine olsun- davasında haklı olduğunun
şahididir.
Bu meydan okuma Peygamberimizin hayatı süresince olduğu
gibi O'nun vefatından sonra da geçerlidir; ayrıca bu
geçerlilik, içinde yaşadığımız bugün
de sürmektedir ve kıyamete kadar da sürecektir.
Sözkonusu meydan okuma ve kuşkucuları
davalarını kanıtlamaya çağırma da,
Kur'an'ın hakk kitap olduğunun kuşku götürmez
diğer bir delilidir. Kur'an-ı Kerim, insanlar
tarafından söylenen her sözden, -açık ve kesin biçimde-
farklı olmuştur. Ayrıca bu farklı olma
niteliğini ebediyete kadar da sürdürecek ve böylece
yüce Allah'ın şu buyruğu, bütün zamanlar
boyunca haklı ve doğru olarak kalacaktır: