Erkekler, evlilik hayatı sırasında çeşitli
sebeplere ve sık sık görülen değişik
şartlara bağlı olarak zaman zaman herkesin
karşılaşabileceği birtakım psikolojik
hallere, ruhi bunalımlara kapılabilirler ve bu
bunalımlar, kendilerini eşleri ile cinsel
ilişkide bulunmama yemini etmeye sürükleyebilir. Fakat eğer
bu ilişkisiz dönem makul bir süreyi aşarsa
kadına psikolojik rahatsızlık getirir, onun
ruhunu ve sinir sistemini sarsar, dişilik onurunu zedeler,
evlilik hayatını sekteye uğratır, işi
karı-koca ilişkilerinin kopmasına kadar götürebilir
ve böylece ailenin temellerini yıkabilir.
İslâm, erkeğin bu yolda yemin etmesini temelden
yasaklamaya yönelmiyor. Çünkü böyle bir yatak ayırımı
bazan arsız, dik başlı, kendini
beğenmiş, güzelliğine güvenerek erkeğini
her an kendi önünde boyun eğdireceğine, diz
çöktüreceğine inanan kadınları yola getirmek için
bir çözüm olabilir. Aynı zamanda gelip geçici bıkkınlık
duygusunu gidermenin ya da bir öfke parlamasını
yatıştırmanın uygun bir fırsatı da
olabilir ki, o zaman böyle bir ayrılık döneminden
sonra karıkoca hayatı daha canlı ve daha
hareketli olur.
Bunun yanında İslâm, erkeğe
kayıtsız bir irade serbestliği de
tanımadı. Çünkü erkek, kimi zaman, karısını
zora koşmak, onun kişiliği ile oynamak isteyen
bir zalim olabilir. Ya da karısını ne ortak bir
karı-koca hayatından yararlanacak ve ne de
bağını çözüp başka bir erkekle yeni bir
hayata kavuşmasına imkân vermeyecek şekilde
ortada bırakarak mutsuz etmeyi amaçlayabilir.
İslâm değişik ihtimalleri
sakıncalarını gidererek
bağdaştırmak ve hayatın somut
şartlarına karşılık vermek için bu
küskünlük yemininin süresine bir üst sınır
getirmiş, onun dört ayı
aşamayacağını hükme bağlamıştır.
Bu sınırlama belirlenirken belki de kadının
kocasızlığa dayanma sınırının
uç noktası gözetilmiş, böylece onun psikolojik
bunalıma düşerek fıtrî arzularının
baskısı altında küskün kocası
dışında başka bir erkek
arayışına kalkışması önlenmek
istenmiştir. Nitekim rivayetlerden edindiğimiz bilgiye
göre, Hz. Ömer (Allah ondan razı olsun) halifeliği döneminde
bir gece gizli bir geziye çıkmıştı.
Maksadı kimliğini saklayarak halkın ihtiyaçlarını
ve durumlarını yakından belirlemekti. O
sırada kulağına bir kadın sesi geldi,
kadın şu dörtlüğü söylüyordu.
Şu gece uzadı, her tarafa karanlık çöktü
Oynaşacak bir sevgilimin olmayışı
uykularımı kaçırdı. Vallahi, eğer
aklımdan hiç. çıkarmadığım Allah
olmasaydı, Şimdi şu altımdaki
yatağın uçları kımıl kımıl
oynuyor olurdu
Bunun üzerine Hz. Ömer, kızı Hafsa'ya bir
kadının kocasızlığa en çok ne kadar
dayanabileceğini sordu. Hz. Hafsa da bu sürenin altı-ya
da dört- ay olabileceğini söyledi. Kızının
bu cevabı karşısında Hz. Ömer "Bundan
böyle hiçbir ordu mensubunu bu süreden daha fazla ailesinden
uzak tutmayacağım" dedi ve hemen arkasından
orduda görev yapan askerlerin kızının
bildirdiği süreden daha fazla eşlerinden ayrı
bırakılmamalarını
kararlaştırdı.