|
222- Sana kadınların aybaşı kanaması
hakkında soru sorarlar. De ki; "O bir eziyet, bir
rahatsızlıktır."Aybaşı dönemlerinde
kadınlardan uzak durun, temizleninceye kadar onlara
yaklaşmayın. Temizlendiklerinde Allah'ın size
emrettiği yoldan onlarla cinsel ilişki kurun. Hiç
şüphesiz Allah tevbe edenleri ve tertemiz olanları
sever.
223- Kadınlarınız sizin çocuk üreten
tarlalarınızdır. O halde, tarlanıza
dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için ileriye dönük
hazırlık yapın, günah işlemekten
sakının ve mutlaka Allah `a
kavuşacağınızı bilin. Bunu müminlere
müjdele.
Kadın-erkek ilişkisi içinde cinsel ilişki amaç
değil, araçtır. Hayatın doğal
akışı içinde daha etkili yeri olan bir amacı
gerçekleştirmenin aracıdır. Bu amaç çoğalmak,
hayatın sürekliliğini sağlamak sonuçta bunların
tümünü Allah'a bağlamaktır. Aybaşı
kanaması döneminde cinsel ilişki kurmak hayvansal haz
sağlayabilir. Gerçi bu ilişkinin hem kadına ve
hem de erkeğe rahatsızlık verdiği, her iki
taraf için de sağlık yönünden zararlı
olduğu kesindir. Fakat bu, ilişkinin ardındaki yüce
amacı gerçekleştirmez. Üstelik sağlıklı
ve bozulmamış fıtrî eğilim, bu dönemde
cinsel ilişkiden kaçınır. Çünkü normal fıtrata
egemen olan iç kanunlar hayata egemen olan kanunların
aynısıdır. Fıtrî yapı, döllenmeye ve
canlı üretimine imkân sağlamayan bu durumda,bu
kanunlar uyarınca doğal olarak cinsel ilişkiden
uzak durur. Buna karşılık kadınların
temiz dönemlerinde kurulan cinsel ilişki hem doğal
hazzı ve hem de bununla birlikte fıtratın bu
ilişki ile güttüğü amacı gerçekleştirir.
İşte bundan dolayı ayetin başında sözü
edilen soruya cevap olarak bu yasaklama geliyor:
"Sana kadınların aybaşı
kanaması hakkında soru sorarlar. De ki; `O bir eziyet,
bir rahatsızlıktır: Bu yüzden aybaşı dönemlerinde
kadınlardan uzak durun, temizleninceye kadar onlara
yaklaşmayın."
Artık bu, başıboş, nefsin arzularına
ve sapık eğilimlerine bırakılmış
bir mesele değildir. Tersine Allah'ın emrine
bağlıdır. Çünkü emirden ve yükümlülükten
doğmuş bir görevdir. Nitelik ve sınırlarla
kayıtlanmıştır: "Temizlendiklerinde
Allah'ın size emrettiği
yoldan onlarla cinsel ilişki kurun." Bu
ilişki verimli üretim yolundan kurulacaktır,
başka yoldan değil. Bu ilişkinin amacı
sadece cinsel arzunun doyumu değildir, onun amacı
hayatın sürekliliğini sağlamak ve yüce Allah'ın
yazdığını aramaktır. Allah, helâl olanı
yazar ve farz kılar. Müslüman, yüce Allah'ın
kendisi için yazmış olduğu bu helâlin peşinden
koşar, yoksa peşinden koşacağı
şeyi kendisi oluşturup, meydana çıkarmaz. Allah
farz kıldığı görevleri, kullarını
temizlemek, arıtmak için farz kılar. O, günah işlediklerinde
tevbe eden ve af dilemek amacı ile kendisine başvuran
kullarım sever:
"Hiç şüphesiz Allah tevbe edenleri ve tertemiz
olanları sever."
Bu ince ifadede karı-koca ilişkisinin bu yönünün
niteliği, amaçları ve istikameti ile ilgili
birtakım işaretler vardır. Evet, karıkoca
ilişkisinin bu yönü, erkek kadın ilişkisinin
diğer yönlerini kapsamaz. Bu diğer yönler, başka
ayetlerde, o ayetlerin konuları ile uyumlu olarak
anlatılmış, tasvir edilmişlerdir. Örnek
olarak şu ayetleri hatırlayabiliriz:
"Kadınlar sizin elbisenizdir, siz de onların
elbiselerisiniz" (Bakara Suresi, 187)
"Allah'ın ayetlerinden biri de kendileri ile
kaynaşmanız için size kendi nefislerinizden türemiş
eşler yaratması, aranıza sevgi ve merhamet
koymasıdır." (Rum Suresi, 21) Bu
ayetlerdeki ifadelerin herbiri, içinde yeraldıkları
ayetlerin konusu ile uyumlu olarak bu derin ve önemli ilişkinin,
yani karı-koca ilişkisinin bir yanını tasvir
ederler. Fakat buradaki ayetlerin akışı, "tarla"
deyimi ile tam bir uyum gösterir. Çünkü ayetin akışı
verim, doğum ve gelişme akışıdır.
Madem ki, tarla söz konusudur, buna göre tarlaya istediğiniz
gibi varınız, fakat oraya ekin ekmenin
amacını gerçekleştirecek olan verimlilik döneminde
varınız:
"Buna göre tarlanıza dilediğiniz gibi
varın."
Aynı zamanda bu ilişkinin amacını,
hedefini de düşünün, bu ilişki anında ibadet
ve takva duygusuyla Allah'a yönelin. Böylece bu ilişki,
kendiniz için ileriye hazırlık olarak
ayırdığınız iyi bir amel olur. Bu arada
yüce Allah ile buluşacağınızdan kesinlikle
emin olun. O yüce Allah ki, size ileriye dönük amellerinizin
karşılığını verecektir.
"Kendiniz için ileriye dönük hazırlık
yapın, günah işlemekten sakının ve mutlaka
Allah'a kavuşacağınızı bilin."
Bu ayet, müminleri, Allah'a kavuştuklarında
karşılaşacakları en güzel sonuçla, -hayatın
devamı için nesil yetiştirmeleri de bu sonucun
kapsamı içinde olmak üzere- müjdeliyor. Zira Allah'ın
hoşnutluğunu kazanmak amacı ile, O'na yönelerek
yapılan her iş ibadettir:
"Bunu müminlere müjdele"
Burada İslâmın hoşgörüsüyle karşılaşıyoruz.
İslâm, insanı, doğal eğilimleri kaçınmaları
imkansız ihtiyaçları ile olduğu gibi kabul eder,
yücelme ve arınma adına fıtratı yok etmeye
kalkışmaz, varolup olmaması insanın elinde
olmayan, kaçınılmaz içgüdülerinden tiksinmeye
yönelmez. Aslında insan, hayat hesabına, hayatın
devam etmesi ve gelişmesi hesabına bu içgüdülerin
gereğini yerine getirmekle yükümlüdür. İslâm
sadece insanın insanlığını
belirginleştirmeye, onun düzeyini yükseltip yüce Allah
ile ilişki kurmasını sağlamaya girişir.
Bu girişimleri sırasında insan
organizmasının içgüdülerini anlayış ve
hoşgörü ile karşılar. Organizmanın içgüdülerini
önce insanca duygularla, son aşamada ise din
duyguları ile biraraya getirerek gelip geçici organik
isteklerle sürekli insanî amaçları ve bunların her
ikisi ile vicdanın ince dini titreşimlerini birbirine
bağlamaya ve bunların her üçünü aynı anda,
tek bir davranışta, tek bir istikamette
kaynaştırmaya girişir.
Aslında bu bütünlük, bu kaynaşma, yüce Allah'ın
yeryüzündeki halifesi olan, karakteristik yapısının
taşıdığı güçler ve bünyesinde
potansiyel olarak varolan enerjiler dolayısıyle bu
halifeliğe lâyık olan insanın hamurunda,
mayasında vardır. Bu yaşama metodu, insâna
yönelik tutumu ile fıtratı tümü ile gözönünde
bulunduran bir hayat sistemidir. Çünkü bu sistem, sözkonusu
fıtrî yapının yaratıcısının
eseridir. Bu sistemle az ya da çok çatışan, herhangi
bir başka yaşama sistemi, insan fıtratı ile
çelişir ve onu boğar. Bunun sonucu olarak insan, hem
birey ve hem de toplum olarak bedbaht olur. Çünkü "Allah
bilir, fakat siz bilmezsiniz."
Bu ayetlerin ardından aybaşı
akıntısı döneminde cinsel ilişkide
bulunmanın hükmüne ve daha sonra da "ilâ"nın,
yani kadınla birlikte yatağa girmemeye, onunla cinsel
ilişkide bulunmamaya ilişkin yemin etmenin hükmüne
geçiliyor. İlk önce kısaca yemin konusuna
değiniliyor ve "ilâ" meselesine giriş
olması amacı ile bu konuda birkaç önemli nokta
vurgulanıyor:
|
|