Bu ayetle çizilen tablo, gözlerimizin önünde
hareket ve kargaşa ile dolu çöl ve yolunu
şaşırmışlık içeren, dehşet
ve panik içeren, korku ve şaşkınlık içeren,
ışıklar ve gürültüler içeren müthiş bir
manzara canlandırır. Gökten boşanıp inen
iri taneli ve sürekli bir dolu ile karşılaşıyoruz.
Ayetin bazı cümleciklerini yeniden okuyalım: "Koyu
bulutlu, şimşekli ve gök gürültülü", "Çevrelerini
aydınlatınca şimşeğin
ışığı altında yürürler",
"Fakat üzerlerine karanlık çökünce oldukları
yerde kalakalırlar". Yani oldukları yerde
şaşkın şaşkın çakılıp
kalırlar, nereye gideceklerini bilemezler. Bunun
yanında, korkudan donakalmışlardır, bu yüzden
"Ölüm korkusu içinde parmakları ile
kulaklarını tıkarlar."
Sürekli yağan doludan koyu bulutlara; gök
gürültülerine ve şimşeklere; bu manzara içinde
paniğe kapılan şaşkınlara;
karanlık çökünce oldukları yerde çakılıp
kalan yılgın ve ürkek adımlara varıncaya
kadar bu tabloya baştan başa hareket unsuru egemendir.
Tabloya egemen olan bu hareket unsuru münafıkların, müminler
ile buluşmaları "şeytan"
sıfatlı elebaşlarının yanlarına
gidişleri, hemen şimdi söyledikleri bir sözden ansızın
caymaları, bir süre önce aradıkları hidayetten
ve ışıktan karanlığın ve
sapıklığın kucağına düşmeleri
arasında geçen zikzaklı hayatlarının içerdiği
çölü, kargaşayı, endişeyi ve titreşimleri
son derece canlı bir biçimde ve sezgiye dayalı bir
ifade tarzı ile gözlerimizin önüne sermektedir. Bu
manzara, belirli bir psikolojik durumu semboller aracılığı
ile yansıtan, belirli bir düşünce biçimini somutlaştıran
elle tutulur, gözle görülür bir manzaradır.
Gözler önüne serilen bu tablo, çeşitli psikolojik
durumları sanki duyu organları
aracılığı ile algılanabilir
manzaralarmış gibi somutlaştıran müthiş
ve şaşırtıcı Kur'an üslubunun ilginç
bir örneğidir.""
ŞİRK ve MÜŞRİK