Bunların her ikisinin hesabı, yolu, ünvanı ve
sıfatı birbirinden ayrıdır. Onlar mümin bir
ümmettir; buna göre fasık halefleri ile aralarında
hiçbir ilişki yoktur. Bu halefler o eskilerinin
uzantısı, devamı değillerdir. Bunlar
başka bir grup, başka bir parti (hizb) dir, onlar ise
başka... Bunların taşıdıkları
sancak başkadır, onların
taşıdıkları sancak başka.
Bu konudaki İslâm düşüncesi, imana dayalı
bakış açısı, cahiliye düşüncesinden
tamamen farklıdır. Cahiliye düşüncesi bir
milletin iki kuşağı arasında
ayırım gözetmez. Çünkü bu düşünceye göre;
sözkonusu kuşaklar arasındaki bağ, ırk ve
soy birliği bağıdır.
Fakat İslâm düşüncesi aynı milletin mümin
kuşağı ile fasık
kuşağını birbirinden ayrı görür.
Bunlar aynı millet değildirler. Aralarında hiçbir
ilişki, hiçbir akrabalık yoktur. Bu iki kuşak yüce
Allah'ın ölçüsüne göre iki ayrı millettirler; müminlerin
ölçüsüne göre de öyledirler. İslâm'ın imana
dayalı düşünce tarzına göre, millet; aynı
inanca bağlı insanlar topluluğudur. Bu
topluluğun fertleri hangi ırktan gelirse gelsin, hangi
ülkede yaşarsa yaşasın farketmez. Yoksa millet,
aynı ırktan gelen ve aynı ülkede yaşayan
insanların toplamı değildir. İşte
insanlığını, yeryüzünün çamur bileşimlerine
değil de yüce ruh soluğuna dayandıran insana
yaraşan düşünce tarzı budur.