Lût kavminin kıssası, fıtratın
sapmasının özel bir türünü, yukardaki kıssaların
ana konusu olan tevhid ve ilâhlık sorunundan daha
farklı bir sorunu ortaya koymaktadır. Fakat gerçekte bu
da, tevhid ve ilâhlık sorunundan pek uzak değildir...
Tek Allah inancı, O'nun kanun ve şeriatına boyun
eymeyi (teslimiyeti) de gerektirir. Allah'ın kanunu,
insanın tek bir parçanın birbirini tamamlayan iki öğesi
olarak erkek ve dişi cinsiyette yaratılmasını,
üreme yoluyla bu cinsin hayatını sürdürmesini ve
üremenin de erkek ve dişinin birleşmesiyle
olmasını dilemiştir... Bu nedenle, bu kanun
gereğince, onları bedensel ve ruhsal olarak bu
birleşmeye ve bu birleşme yoluyla üremeye uygun
şekilde donatmıştır. Bu birleşme
anında duyacakları kuvvetli bir şehvet hissi ve
temel bir arzu da yaratmıştır. Böylece, bu birleşmeyi
garantiye almış ve sonuçta bu cinsin hayatını
sürdürmesi noktasındaki Allah'ın dileğini gerçekleştirmiştir.
Bu temel arzu ve bu kuvvetli şehvet, bir de birleşmenin
sonucu olarak daha sonra dünyaya gelen neslin hamilelik, doğurma,
emzirme, bakım, eğitim ve güvenliğinin
sağlanması v.b. güçlüklerini etkisiz kılma
fonksiyonu da vardı. Ayrıca, bu sayede, erkek ve
dişinin bakım dönemi, hayvan yavrularından daha
uzun süren ve yetişkin nesillerden daha fazla bakıma
muhtaç olan yeni doğmuş çocuklara bakacak bir aile
olarak hayatlarını sürdürmeleri de sağlanıyordu.
Bu, anlaşılması ve gereğinin
yapılması Allah'a, hükmüne, tedbir ve takdirinin
güzelliğine inanmaya bağlı olan Allah'ın
kanunudur. İnançta ve Allah'ın koyduğu hayat
nizamındaki sapmalara bağlı olarak bunlarda da
sapmalar gerçekleşir.
Fıtrattan sapma, Lût kavmi kıssasında apaçık
olarak ortaya çıkmaktadır. Lût onlara, yaptıklarının
Allah'ın yarattığını bozma olduğu ve
bu çirkin sapıklığı ilk kendilerinin çıkardığını
anlatmaya çalışıyor:
"O soydaşlarına de ki; `Sizler daha önce
dünyada hiç kimsenin işlemediği bir fuhuş türünü
mü işliyorsunuz? Sizler kadınları
bırakıp erkeklere şehvetle
yaklaşıyorsunuz. Kuşkusuz siz her türlü
ölçüyü çiğneyen, azgın bir toplumsunuz."
Lût'un kavmini damgaladığı ölçü tanımaz
azgınlık, normal fıtratda somutlaşan
Allah'ın sistemine tecavüzdeki azgınlıktır.
Bu azgınlık, insanlığın
yaşamını sürdürebilmesi ve hayatın
gelişmesi için Allah'ın onlara verdiği cinsel güçtedir.
Onlar bu gücü, özel amacına uygun olmayan yerlerde
harcadılar. Hem de sırf kural dışı `şehvet'
uğruna. Allah salim fıtri şehveti, Allah'ın
doğal kanununun gerçekleşmesi için vermiştir.
Eğer kişi kendisi nefsinde, bu kanuna aykırı
amaçlar hissediyorsa, bu durumda o, ahlâkın
bozulmasından önce, kural dışılık, sapma
ve fıtratın bozulması demektir. Zaten bunlar
arasında da bir fark yoktur. İslâmi ahlâk sapmamış
ve bozulmamış fıtri ahlâktır.
Kadının -ruhî yapısı yanında-
bedensel yapısı, erkeğe, sırf şehvet amaçlanmamış
olan bu birleşmede bozulmamış fıtrat zevkini
hissettirir. Yanısıra olan bu zevk, Allah'ın
rahmeti ve nimetidir. Hayatın devamı noktasındaki
dileği ve kanunun gerçekleşmesini sağlamak için,
teklifin güçlüğünü dengeleyen bir zevki de vermeyi ihmal
etmemiştir. Fakat -erkeğe göre- erkeğin bedensel
yapısı bu bozulmamış fıtrat zevkini
sağlamaya elverişli değildir. Bilakis, iğrenme
hissi ağır basar ve bozulmamış fıtrata
sırf bu his bile engel olur.
İnanç kaynaklı düşüncenin doğası ve
buna dayalı hayat sistemi, bu durumda kesin etkilidir...
İşte Avrupa ve Amerika'daki modern cahiliye,
sırf doğru inançtan ve buna dayalı hayat
sisteminden sapma nedeniyle, pek yaygın bir şekilde
kural dışı cinsel sapkınlıkları
barındırıyor.
Burada, yeryüzünde kendileri dışında tam
insanlık hayatının dumura uğramasını
isteyen yahudinin sahip olduğu propaganda araçlarından
kaynaklanan, ahlâk ve inançdaki çözülmenin yaygınlaşması
nedeni hakkında yaygın bir iddia vardır. Burada, yönlendirilen
bu propaganda araçlarından kaynaklanan kadının
örtünmesinin, toplumlarda çarpık cinsi
saplantıların yayılmasına neden olduğu
yaygın iddiası ortaya atılıyor. Fakat, gerçeklerin
tanıklığı gözlere saplanıyor. Avrupa ve
Amerika'da -hayvanlar aleminde olduğu gibi- bir kadın
ile bir erkek arasında cinsel ilişkiyi önleyecek tek
bir engel kalmamıştır. Bu kadın-erkek
arası, karma hayat biçiminin yaygınlaşmasına
paralel olarak, kural dışı sapık
ilişkiler de eksilmeksizin artmaktadır. Erkekler
arasında sapık ilişkiler azalmadığı
gibi, bu tür sapık ilişkiler kadınlar
arasında da yaygınlaşmaya
başlamıştır. Gözleri ile bu gerçeği göremeyenler,
Amerikalı yazar Kenzi'nin "Erkekler Arasında Cinsel
Yaşam" ve "Kadınlar Arasında Cinsel
Yaşam" adlı kitaplarını okusunlar. Fakat
bu güdümlü propaganda araçları, siyon protokolleri ve
misyoner kongreleri kararlarına uygun olarak, cinsi
sapıklık konusunda bu uydurmaları yaymaya ve onu
kadının örtülü olmasına bağlamaya devam
etmektedirler.
Tekrar Lût kavmine dönüyoruz. Sapıklıkları
peygamberlerine verdikleri şu cevapta bir kez daha görünmektedir:
"Soydaşlarının verdikleri tek cevap şu
oldu; `Lût'u ve arkadaşlarını kentinizden sürünüz,
çünkü onlar temizliğe pek meraklı kimselermiş'
dediler.
Ne tuhaf! Geriye pislik içindeki insanlar kalması için
kentten temizliğe pek meraklı olanlar sürülecek?
Fakat tuhaf olan ne? Modern cahilïye ne yapıyor?
Temizliğe düşkün olanları kovmuyor mu? Cahiliye
toplumunun -ilericilik adı altında, kadın, erkek
herkesin bağlarını parçalayarak- yiyecek, can,
mal, fikir ve düşünce alanlarında
daldığı bataklığa düşmeyenleri
baskı altına almıyor mu? O, temizliğe düşkün
insanları görmek istemez. Çünkü o, buna tahammül edemez
ve onları ancak kendisi gibi pisliğe batmış
olarak görmek ister. Her dönemde cahiliye mantığı
böyledir!
Diğer ayetlerde olduğu gibi burada da,
ayrıntıya girilmeden ve konu fazla uzatılmadan
hızla sonuç bildiriliyor.
"Lüt'u ve eşi dışındaki
yakınlarım kurtardık. Eşi ise geride
kalıp helâk olanlardan oldu. Onların üzerine müthiş
bir yağmur yağdırdık. Gör bakalım, günahkârların
sonu nasıl olur?"
Sonuç, asilerin tehdid ettiği kimseler lehinedir.
Yanısıra bu, toplum àrasında inanç ve sistem
temelli bir ayrımdır da. Lût'un karısı
-kendisine en yakın kimse olduğu halde- helâktan
kurtulamamıştır. Çünkü o, inanç ve sistem bakımından
toplumunun helâk olan azgınlarının işbirlikçisi
idi.
Üzerlerine fırtınalarla yüklü helâk eden müthiş
bir yağmur yağdırıldı. Bu müthiş
yağmur ve sel suları dünyayı, işledikleri bu
pislikten ve içinde yaşayıp öldükleri bataklıktan
temizlemek için miydi?
Ne şekilde olursa olsun, yalanlayan günahkârların
kitabından bir sahife daha kapanmaktadır!
HZ. ŞUAYB VE MEDYEN HALKI
Şimdi, karşımıza tarih süreci ïçerisinde
yalanlayan toplumların kitaplarından bir başka
yaprak çıkmaktadır. Medyenlerin ve kardeşleri
Şuayb'ın sayfası: