O |
A´raf
|
O |
|
SEMUD KAVMİ VE HZ. SALİH
73- Semud kavmine de kardeşleri Salih'i peygamber olarak gönderdik.
Salih onlara dedi ki, `Ey soydaşlarım, Allah'a kulluk
ediniz, O'ndan başka bir ilâhımız yoktur.
Rabbinizden size bir belge geldi. Şu Allah'ın dişi
devesi size bir delildir. Bırakın onu, Allah'ın
çayırında otlasın, sakın ona bir kötülük
etmeyin, yoksa acı bir azaba çarptırılırsınız.
74- Allah'ın sizi Ad kavminin yerine geçirdiğini ve
ovalarında köşkler edinip dağlarında yontma
evler yaptığınız bir bölgeye yerleştirdiğini
hatırlayınız. Allah'ın nimetlerini
hatırlayınız da yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan
kesinlikle kaçınınız.
75- Salih'in kendini beğenmiş soydaşları, içlerinden
iman etmiş horlanmışlara, ezilenlere `Salih'in
Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?'
dediler. Onlarda `Evet, biz onun aracılığı ile
gönderilen mesaja inanıyoruz' dediler.
76- Kendini beğenmişler de onlara `Biz sizin
inandığınızı inkâr ediyor, reddediyoruz'
dediler.
77- Arkasından Rabblerinin emrine başkaldırarak
dişi deveyi boğazladılar ve `Ey Salih, eğer
gerçekten peygambersen, ilerde çarpılacağımız
söylediğin azabı şimdi başımıza
getir, bakalım' dediler.
78- Bu arada ani bir yer sarsıntısına tutuldular
da oldukları yerde yığılıp
kalıverdiler.
79- Bunun üzerine Salih, onlara sırt çevirdi ve `Ey
soydaşlarım, size Rabbimin mesajını ilettim,
size öğüt verdim, fakat siz öğüt verenlerden hoşlanmıyorsunuz'
dedi.
Bu, tarih boyunca süren, insanlık kitabının bir
başka sayfası. İşte, cahiliyeye tekrar dönülüyor,
hak ile batılın ayrılış sahnesi
sergileniyor, yalanlayanların sonu, yeniden gerçekleşiyor.
"Semud kavmine de kardeşleri Salih'i peygamber olarak
gönderdik. Salih onlara dedi ki, `Ey soydaşlarım,
Allah'a kulluk ediniz, O'ndan başka bir ilâhınız
yoktur."
Bunlar, mahlukatın yola kendisiyle
başladıkları ve onunla bitirecekleri sözlerdir.
İnanç, yöneliş, tavır alış ve
tebliğ noktasında tek bir yöntem vardır. Burada ek
olarak bir de, Salih'in kavminden doğrulamasını
istediği bir mucize yer almaktadır.
Rabbinizden size bir belge geldi. Şu Allah'ın
dişi devesi size bir delildir." Burada
ayetlerin amacı, ortak çağrıyı ortaya koymak
ve O'na inananlar ile O'nu yalanlayanların akıbeti gerçeğini
belirlemek olduğu için, mucize istekleri ayrıntıyla
incelenmemiş, sadece bu mucizenin
varlığını ilân etmiştir.
Yanısıra deve hakkında da onun Rabblerinden gelen
bir kanıt olduğu, Allah'ın devesi ve mucizesi
olduğundan başka bir ayrıntıdan söz edilmemiştir.
Allah'ın devesi olduğunun belirtilmesinden, Rabblerinin
kanıtı olmasından, bizzat Allah'a nisbet
edilmesinden ve peygamberliğini doğrulayan bir delil
olmasından, onun sıradan bir deve
olmadığını ve sıradan yollarla meydana çıkmadığını
anlıyoruz... Devenin durumu hakkında, bu güvenilir
kaynakda söz edilenlere başka hiçbir şey eklemiyoruz.
-Kur'an'da ona dair bu işaret, başka bütün ayrıntılardan
daha yeterlidir- Biz ayetleri izlemeyi ve gölgelerinde yaşamayı
sürdürüyoruz:
"Bırakın onu, Allah'ın çayırında
otlasın, sakın ona bir kötülük etmeyin, yoksa acı
bir azaba çarptırılırsınız.
Çünkü o Allah'ın devesidir. Bırakın onu,
Allah'ın çayırında otlasın, yoksa o kötü
sonuç ile uyarıcıdır.
Ayet, kötü son ile uyardıktan sonra Salih kavmini, düşünmeye,
ders almaya, azgınların sonlarına bakmaya, bu
azgınların ardından onlara verilen nimetlere şükre
çağırmaya başlıyor:
"Allah'ın sizi Ad kavminin yerine geçirdiğini
ve ovalarında köşkler edinip dağlarında
yontma evler yaptığınız bir bölgeye yerleştirdiğini
hatırlayınız. Allah'ın nimetlerini
hatırlayınız da yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan
kesinlikle kaçınınız."
Burada ayetler, Semud yurdunun nerede olduğundan sözetmiyor.
Fakat başka surede onların -Hicaz ile Şam
arasında yer alan- Hicr'de yaşadıkları
belirtilmiştir. Salih'in onlara yaptığı
hatırlatmalardan, Semudlular'ın
yaşadıkları yerin doğası hakkında
kimi bilgiler edindiğimiz gibi, yerleşim şekilleri,
onlara verilen nimetlerin etkileri hakkında da bilgi
ediniyoruz. Burası hem ovalık, hem de dağlık
bir arazidir. Ovalık arazide köşkler (villalar,
yalılar) yapmışlar, dağda evler
oymuşlardı. Bu kısa ayetlerdeki işaretlerden açıkça
anlaşıldığına göre, bu bir medeniyet idi...
Salih Allah'ın onları Ad kavmine halef
kıldığını hatırlatıyor.
Yerleşim yerleri onların yerleşim yerleri ile
aynı olmasa bile, tarihi süreç içerisinde, Ad medeniyetini
izleyen medeniyetin sahibi idiler. Otoriteleri Hicr dışına
da taşmıştı. Bu nedenle, yeryüzünde yerleşenlerin
halifeleri ve hakimleri oldular. Salih onları, önlerindeki
Ad kavminin azgınlarının durumunu ibret alarak, güç
ve medeniyetlerinden gurura kapılıp yeryüzünde
bozgunculuk yapmaktan kesin olarak sakındırdı.
Yine buradaki veciz ve özet ifadeli ayetlerden,
şunları da anlıyoruz: Salihin (Selâm üzerine
olsun) kavminden bir grup insan iman etmiş, bir grup ise büyüklenmiştir.
İnanmayanların ileri gelenleri, yeryüzündeki
otoritelerinden soyutlanmaları ve alemlerin Rabbi olan tek ilâha
dönmeleri çağrısına iman edenleri, tek Allah'a
kulluk ederek bu sayede kullara kulluktan kurtulan ve
boyunlarından tağutun boyunduruğunu söküp atan
müminlere işkence etmeye kalkışmaları
gerekmektedir!
İşte tam böyle, Salih'in kendini beğenmiş
ileri gelen soydaşlarının güçsüz, ezilen
müminlere işkenceye ve tehdidler savurmaya
koyulduklarını görmekteyiz:
"Salih'in kendini beğenmiş soydaşları,
içlerinden iman etmiş horlanmışlara, ezilenlere `Salih'in
Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz? derler."
Açıktır ki bu soru, Salih'in Rabbinden
getirdiğini iddia ettiği mesajı
doğrulamalarından kaçınmaları ve
imanlarından hoşlanmamaları nedeniyle tehdid ve küçümseme
yüklüdür.
Fakat ezilenler artık bir daha ezilmeyeceklerdi. Allah'a
iman, gönüllerine kuvvet, ruhlarına güve ve huzur doldurmuştu...
Onlar, dinlerinden kesinlikle emin idiler. Kendini
beğenmiş ileri gelenlerin tehdid ve
korkutmalarının ne yararı var? Alaya almalar ve
zorlamalarının ne faydası olur?
"Evet, biz onun aracılığı ile gönderilen
mesaja inanıyoruz" dediler.
Bundan dolayı ileri gelenler, tehdide yorulacak
şekilde açıkça konumlarını ilân ettiler:
"Biz sizin inandığınızı inkâr
ediyor, reddediyoruz" dediler.
Salih'in getirdiği hiçbir kuşkuya yer
bırakmayacak şekildeki delile rağmen... İleri
gelenlerin Salih'i doğrulamaktan alıkoyan delil
yetersizliği değildir... Çünkü, tek ilâha kulluk,
onların otoritelerini yıkmakla tehdid ediyordu...
Çünkü insanda, hükümdar olma arzusu ve hakimiyet ve otorite
kompleksi vardır. Şeytan sapkınları bu
yulardan tutup, güdüyordu.
Sözlerini pratiğe geçirdiler. Kendilerine Allah katından,
peygamberini çağrısında doğrulayan bir delil
olarak gönderilen ve peygamberlerinin onları,
saldırıdan sakındırdığı
Allah'ın devesine saldırdılar ve acı bir azaba
çarptırıldılar.
Ardından Rabblerinin emrine başkaldırarak
dişi deveyi boğazladılar ve `Ey Salih, eğer
gerçekten peygambersen, ilerde çarpılacağımızı
söylediğin azabı şimdi başımıza
getir, bakalım' dediler.
Bu, isyanın yanısıra bulunan bir küstahlıktır.
Allah onların isyanlarını, bundaki küstahlıklarını
ortaya koymak ve buna eşlik eden kişisel
duygularını tasvir etmek, yanısıra azabı
çabuk isteme ve uyarı ile alay ettiklerini de ifade etmek
amacıyla, `başkaldırı' olarak isimlendiriyor.
Gelen ayetler, sonucu ilânda gecikmediği gibi,
ayrıntıya da girmiyor:
"Bu arada ani bir yer sarsıntısına
tutuldular da oldukları yerde yığılıp
kalıverdiler."
Ani sarsıntı ve yığılıp kalma,
isyan ve arsızlığın cezasıdır. Ani
sarsıntıya bir dehşet de eşlik ediyor. Yere
yığılıp kalma, hareket etmekten acizliği
sahnelemektedir. İsyankara ani sarsıntı ne de uygun!
Saldırgana acizlik ne yakışır! Kötü sona
uygun bir ceza. Ve bu kötü sonu uygun bir tasvir ile ifade.
Ayetler onları `yığılıp
kaldıkları' şekilde bırakıyor ve
yalanlayıp, karşı çıktıkları
Salih'in durumunu sahneliyor.
Bunun üzerine Salih onlara sırt çevirdi ve `Ey soydaşlarım,
size Rabbimin mesajını ilettim, size öğüt verdim,
fakat siz öğüt verenlerden hoşlanmıyorsunuz' dedi.
O, tebliğ ve öğüt verme emanetini yerine getirdiğine
dair şahidlik ediyor ve isyan ve yalanlama ile kendi
başlarına getirdikleri kötü sondan uzak olduğunu
belirtiyor... Böylece, yalanlayanların kitabından
başka bir sayfa daha kapanıyor. Alay edenler,
hatırlatmadan sonra, kendilerine yapılan tehdide çarpılıyorlar.
HZ. LÛT VE KAVMİ
Tarihin akışı sürüyor. İbrahim (r.a)'in
devrindeyiz. Fakat ayetler, burada İbrahim
kıssasından sözetmiyor. Çünkü surenin başında
geçen `Biz pek çok kasabayı yok ettik. Onları gece
ya da öğle uykularında iken bastırdık' ayetinde
belirtilenlere uygun olarak, ayetler yalanlayanların
sonlarını araştırıyor. Bu kıssalar,
uyarıcıyı yalanlayan kasabaların yok
edilişi hakkında bu genel ifadenin açıklamasıdır.
İbrahim Rabbinden onların yok edilmesini istemediği
için, İbrahim'in kavmi helâk edilmedi. İbrahim
onlardan ve Allah dışında
tapındıklarından uzaklaştı... Burada
sırasıyla içerdiği uyarı, yalanlama ve yok
edilişle birlikte -İbrahim'in kardeşi oğlu ve
çağdaşı- Lût'un kavmi hakkında kıssa,
ayetlerin akışı içerisinde ve Kur'an yöntemine
göre anlatılıyor:
|
|
O |
|
O |
|