Burada kıssa, özetle anlatılıyor.
Ayrıntıya gerek duyulan Hud veya Nuh suresi gibi
Kur'an'ın başka bir yerinde de bu ayrıntı
verilmiyor. Burada amaç, az önce sözünü ettiğimiz
prensibin tasvirini yapmaktır.
İnancın tabiatı, tebliğ yolu, toplumun buna
yönelmesinin tabiatı, peygamberlik gerçeği ve
korkutmanın gerçekleşmesi...Kur'an
kıssalarının yöntemi doğrultusunda, bu
prensiplerin bu aşamalara göre gerçekleşeceği bu
kıssa, işte bu yüzden anlatılıyor.
"Nuh'u soydaşlarına peygamber olarak gönderdik."
Allah'ın yasası gereği her peygamber,
fıtratı bozulmamış gönülleri birleştirmek
ve kolayca anlamaları ve bilmemeleri için kendi kavimlerine
ve soydaşlarının lisanı ile gönderilmiştir.
Fıtratı bozulanlar bu yasaya hayret ederler. Büyüklenerek
kendileri gibi bir insana inanmazlar, çağrısını
kabul etmezler ve kendilerine meleklerin tebliğ etmesini
isterler! Bu ancak bir bahanedir. Hangi yoldan gelirse gelsin,
hidayete tabi olmazlar.
Bu sözler asla değişmemiştir. Bu inancın,
onsuz varolamayacağı bir kuralıdır. İnsan
yaşamının dayandığı temel direktir.
Bu, yön birliği, amaç birliği ve ilişki
birliğinin garantisidir. Yine bu, insanın,
arzularına kulluk etmekten ve kendisi gibi bir kula
tapınmaktan kurtulmasına ve bütün arzularını,
ihtiraslarını, korkutmalarını ve vaadlerini
aşmasını garanti eder.
Allah'ın dini bir hayat sistemidir. Temel prensibi ise,
insan yaşamındaki tüm otoritenin Allah'a has kılınmasıdır.
İşte bu, sadece Allah'a kulluğun ve insanların
O'ndan başka ilahı olmamasının
anlamıdır. Otorite inançda, Allah'ın bu evrenin
Rabbi olmasında, kudreti ve takdiri ile yaratanı ve yöneteni
olmasında somutlaşır. Nitekim Allah'ın
insanın Rabbi, yaratanı, kudreti ve takdiri ile yönlendireni
olduğu inancında da somutlaşır.
Allah'ın dini, insanın pratik hayatında yüce
Allah'ın Rabbliğini kabul etme esasında, O'nun
şeriatına ve emrine uyma ilkesinde
somutlaştığı oranda, ibadet amaçlı
davranışların Allah'a yöneltilmesinde de somutlaşır.
Bunların her üçü de birbirinden ayrılmaz, parçalanma
kabul etmez bir bütündür. Yoksa, sözkonusu olan şirktir
ki, bu da Allah ile birlikte bir başkasına kulluk etmek,
ya da O'nu tamamen bir yana bırakaràk başka bir
varlığa tapınmaktır.
Nuh toplumuna bu biricik sözü söyledi ve onu, öğüt
veren bir kardeşin kardeşine olan şevkati ve
halkın iyiliğini düşünen bir önderin samimiyeti
ile yalanlamanın akıbetiyle korkuttu:
"Sizin hesabınıza büyük günün azabından
korkuyorum."
Bu ayetten anlıyoruz ki, Nuh'un dini.. ahiret inancı,
büyük günde ceza ve hesap inancı olan... en eski dindir.
Nuh bu günde soydaşlarını bekleyen azaptan
korkuyor... Böylece Allah'ın metodu ve inanç konularını
ortaya koyuşu ile dinler tarihi bilim adamlarının
ve Kur'an'ın yönteminden habersiz olarak onları
izleyenlerin yöntemleri arasındaki farklılık
ortaya çıkıyor.
Bu dosdoğru apaçık saf çağrıyı
Nuh'un toplumunda sapık ve yoldan çıkmış
kimseler nasıl karşıladılar?
"Soydaşlarının ileri gelenleri ona `Senin açık
bir sapıklık içinde olduğunu görüyoruz' dediler."
Müşrik Araplar'ın Peygamberimize; "Sapıttı,
İbrahim'in dininden döndü" demeleri gibi.
Sapıklığı üst noktaya varanlar, işte
böyle onu sapık sayarak hidayete çağırıyorlar!
Hatta yaratılışında bozulma bu dereceye
ulaşınca, küstahlık da işte bu dereceye
varır! Mihenk ölçüsü, Allah'ın hatasız ve
yanılmaz terazisi olmayınca, işte böyle ölçüler
değişir, değer hükümleri geçersiz kalır ve
arzularıyla hüküm verilir.
Allah'ın hidayeti ile doğru yolu bulanlara bugünün
cahiliyesi ne diyor? Onlara sapıklar ismini kondurmakta,
kendilerinden olup, görüşlerini kabul edenler ve
hoşnut olanları, evet hem de, pis su birikintisine,
cahiliyenin düşüp yuvarlandığı
bataklığın kılavuzu olan kimseleri, hidayeti
bulmuş kimseler sayıyorlar.
Tenlerini göstermeyen genç kızlara bugünün cahiliyesi
ne diyor? Çırılçıplak vücutlara hoş
bakmayan gençlere ne diyor?
Onların bu yücelik, paklık ve saflıklarına,
geri kalmış, donmuş ve
şehirleşememiş `mürteci' damgasını
vurmaktadırlar. Cahiliye, onların bu yücelik, paklık
ve saflıklarını, pis su birikintisi içindeki
bataklığa batırmak için, sahip olduğu tüm
reklam ve propaganda olanaklarını seferber eder.
Cahiliye, ilgileri futbol, film, sinema, televizyon v.b.
tutkunluğundan daha yüce olan ve dans ve oyun salonları
düşkünü olmayan kimselere ne der? Onlara, içine kapanık,
kültür yoksunu `donuk' kişiler adını koyar.
Yaşamlarını bu tür şeylerde harcamaları
için tüm gayretini sarfeder.
Cahiliye aynı cahiliyedir... Sadece şekil ve dönemler
değişmiştir!
Nuh sapık olmadığını ilan ediyor, çağrısının
özünü ve kaynağını onlara açıklıyor.
Bu çağrıyı, kendi arzu ve kuruntularından
uydurmuş değildir. O yalnızca, alemlerin Rabbi
tarafından gönderilen, yanısıra öğüt ve
emanet görevini yüklenen ve Allah'dan gelen vahiy sayesinde
onların bilmediğini bilen bir elçidir. O Allah'ı içinde
buluyor. Onunla ilişki içindedir, onlar ise O'nunla
kendileri arasında perde çekmişlerdir.
"Nuh onlara dedi ki; `Ey soydaşlarım, bende bir
sapıklık yoktur, tersine tüm varlıkların
Rabbi tarafından gönderilen bir peygamberim. Size Rabbimin
mesajlarını iletiyorum, size öğüt veriyorum ve
Allah'dan gelen vahiy s