Kelbi şöyle
rivayet etmektedir: "Müslümanlar elbise giyerek Kâbe'yi
tavaf edince, müşrikler onları kınadılar...
Ayet bunun üzerine nazil oldu."
Cahiliye, taraftarlarına neler yapıyor, görün. Fıtratları
yozlaşmış ve Kur'ana Kerim'in Adem ve Havva'ya
ilişkin olarak "... Ağacın meyvesinden
tadar-tatmaz ayıp yerleri meydana çıktı. Bunun
üzerine cennet yaprakları ile örtünmeye koyuldular" şeklinde
sözünü ettiği sağlam fıtrattan
uzaklaşmış, sapmış birtakım insanlar
Allah'ın evini çıplak tavaf ediyorlar. Bu,
yetmiyormuş gibi, müslümanları giyinik olarak, yüce
Allah'ın insanları onurlandırmak ve örtmek, fıtrî
sağlamlığı ve güzelliği içinde fıtratlarının
temel özelliklerini geliştirmek ve onları hayvansal çıplaklıktan,
hem bedensel, hem de ruhsal çıplaklıktan kurtarmak için
insanlara lütfettiği güzellikler içinde Kâbe'yi tavaf
ederken görünce... Allah'ın yarattığı
fıtrat uyarınca Allah"ın lütfettiği güzel
giysiler içinde Allah'ın evini tavaf ederken görünce onları
"kınıyorlar."
Cahiliye insanları bu hale getirir, işte...
Fıtratlarını, zevklerini, düşüncelerini, değer
ve ölçülerini işte böyle yozlaştırır, altüst
eder... Acaba çağdaş cahiliye, bu konuda insanlara Arap
cahiliyesinde eski Yunan cahiliyesinde Roma cahiliyesinde, eski
İran cahiliyesinde ve her zaman ve her yerdeki cahiliyelerde
yaptıklarından farklı bir şey mi
yapmaktadır?
Çağdaş cahiliye, insanların elbiselerini çıkarmaktan,
onları Allah korkusu ve utanma duygusundan
uzaklaştırmaktan başka bir şey mi
yapıyor? Bu çıplaklığı ilericilik, çağdaşlık
ve yenilik olarak kitlelere kabul ettirmiyor mu? Örtünen özgür
ve iffetli müslüman kadınları "gericiler",
"gelenekçiler" ve "köylüler" diye ayıplamıyor
mu?
Yozlaşma aynı yozlaşmadır.
İnsanların sağlam fıtrattan
uzaklaşıp çarpık bir karaktere sahip olmaları
yinelenmiştir. Ölçülerdeki başkalaşım
aynı başkalaşımdır. Bütün bunlardan
sonra aynı büyüklenme duygusudur egemen olan.
"Böyle bir direktif mi almışlar? Tersine onlar
azgın bir millettir." (Zariyat -53)
Şu çıplaklık, şu yozlaşma, şu
hayvanlaşma ve şu büyüklenme ile şirk ve
Allah`ın dışında insanlar için yasalar koyan
sahte tanrılar arasındaki ilgi açısından
cahiliye toplumları arasında ne gibi bir fark
vardır?
Şayet Arap müşrikleri, kâhinlerin, tapınak bekçilerinin
ve kabile önderlerinin buyruklarına göre hareket eden
benzerleri diğer eski cahiliye toplumları gibi şu
çıplaklık konusunda yarım adadaki egemenliklerini
garantiye almak için onların bilgisizliklerini istismar
eden, akıllarını hiçe sayan yeryüzünün sahte
tanrılarının buyruklarına göre hareket etmişlerse
günümüz müşrik erkek ve kadınları da bu konuda
yeryüzü tanrılarının buyruklarına göre
hareket ediyor, bunlara uymazlık edemiyor.
Kadınıyla, erkeğiyle çağdaş cahiliye
mensuplarının kendilerini kurtaramadıkları bu
çılgınlığın gerisinde moda evleri ve
stilistleri,. güzellik uzmanları ve güzellik salonları
denen sahte tanrılar yer almaktadır. Bu tanrılar
emirler yağdırırlar, ardından yeryüzünün
her tarafındaki züppeler ve çıplak hayvanlar onur
kırıcı bir itaatle bu buyrukları hemen
uygularlar. Bu seneki yeni moda herhangi bir kadının
boyuna posuna uysa da uymasa da, güzellik için öngörülen
şatafatlar kendisine uygun olsa da olmasa da bu zavallı
kadın ister istemez hepsini uygulayacaktır. Bu sahte
tanrıların emirlerine itaat edecektir. Yoksa
çevresindeki diğer hayvancıklar tarafından
ayıplanır.
Moda evlerinin, güzellik salonlarının, çıplaklık
ve teşhir kamplarının, bu kızgın hamleyi
yönlendiren bilimlerin, fotoğrafların, roman ve hikâyelerin,
dergi ve gazetelerin gerisinde kimler vardır? Bir
kısmı, ahlâksızlık için tercih edilecek ve
elden ele dolaştırılacak duruma gelmiş dergi
ve hikâyelerin bu duruma gelmesinde kimlerin parmağı
vardır? Evet bütün bunların gerisinde yer alanlar
kimlerdir?
Bütün dünyada, tüm bu iletişim araçlarının
gerisinde yer alanlar yahudidir... Yahudiler, ruhsal hezimete
uğramış bu hayvanların üzerinde tanrılık
yetkilerini ve özelliklerini ellerinde tutuyorlar. Her yerde başlattıkları
bu akımlar aracılığıyla hedeflerine
ulaşıyorlar. Bu salgınlar
aracılığıyla bütün dünyayı oyuncak
haline getirmek, bunun ardından psikolojik ve ahlâki
çözülmeyi yaygınlaştırmak, insan
fıtratını yozlaştırıp moda ve güzellik
uzmanlarının ellerinde oyuncak haline getirmek
onların hedefleri arasında yer almaktadır. Sonra
kumaş, süs ve güzellik araçlarının ayrıca
bu pazara dayanan ve ondan beslenen birçok sanayi ürünlerinin
tüketimindeki savurganlıkla ekonomik hedeflerine
ulaşmayı amaçlamaktadırlar.
Kuşkusuz elbise ve kıyafet sorunu, Allah'ın
şeriatından ve O'nun hayat sisteminden kopuk olarak ele
alınacak bir sorun değildir. Surenin
akışı içinde bu sorunla iman ve şirk sorunu
arasındaki bu ilginin kurulması bu yüzdendir.
Bu sorunun inanç sistemi ve şeriatla çeşitli yönlerden
ilgisi vardır.
Her şeyden önce bu sorun,Rabblık sorunuyla
ilgilidir. Bu konularda insanlar için hükümler koyan, hem
ahlâk, hem ekonomi hem de hayatın birçok yönünde derin
etkisi bulunan mercinin belirlenmesiyle ilgilidir.
Cahiliye, düşünceleri, zevkleri, değerleri ve ahlâkları
yozlaştırır. Böylece hayvanlara özgü çıplaklığı,
açık-saçıklığı ilericilik,
gelişmişlik olarak nitelendirir, bunun yanında
insana özgü örtünmeyi de gelişmemişlik, gericilik
olarak nitelendirir. İnsan fıtratının ve insanî
özelliklerin bundan daha fazla yozlaşması, tersyüz
olması düşünülemez.
Bütün bunlardan sonra bazı cahiliye mensubu kişiler
kalkıp bize şunu söylüyorlar: Dinle kıyafetin ne
ilgisi var? Kadın giyimiyle dinin ne alâkası var? Güzellik,
dini neden ilgilendirsin?.. İşte bu, her zaman ve her
yerdeki cahiliye toplumlarında insanların
yaşadığı bir yozlaşma, bir tersyüz olma
durumudur.
Ayrıntılı bir sorun olarak belirmesine
karşın Allah'ın ölçüsünde ve islâmın
değerlendirmesinde bu denli önemsediği için öncelikle
tevhid ve şirk sorunuyla ilişkisi bulunduğu için,
ikinci olarak insan fıtratının, ahlâki yapısının,
toplumun ve hayat düzeninin sağlam ya da bozuk oluşuyla
ilişkili olduğu için... Surenin akışı bu
sorunun üzerine, güçlü, etkin ve vurgulu bir değerlendirme
yapıyor. Büyük inanç sistemine ilişkin konuları
ele alırken başvurduğu yöntemle soruna değiniyor.
İnsanoğluna, yeryüzünde hayatlarının
sınırlı ve belirlenmiş olduğuna, süre
dolduğu zaman bir saat geriye ya da ileriye
alınmasına imkân bulunmadığına
ilişkin bir uyarıda bulunmak suretiyle sorun üzerine
etkin bir değerlendirme yapıyor.