Bu çağrı, hikâyeden sunulan sahnenin
ışığında yapılmaktadır. Çıplak
kalma, ayıp yerlerinin ortaya çıkması ve cennet
yapraklarıyla bu yerleri örtme sahnesi... Bütün bunlar bir
hatanın meyvesiydi. Hata ise, Allah'ın emrine
karşı çıkma ve O'nun yasakladığı
meyveyi yeme noktasında işlenmişti. Yoksa
-kitabı mukaddes'te yer alan- efsanelerin ve gerek bu
efsanelerden, gerekse `Freud'un zehirli düşüncelerinden
beslenen batının sanat çevrelerinin gevelediği
gibi bir hatanın işlenmesi sözkonusu değildir. Bu
hata, ahd-i kadimde -tevratta- yer alan efsanelerin ileri sürdüğü
gibi "bilgi amacından" yemede değildir. Yine
aynı efsanelerin iddia ettiği gibi yüce Allah'ın,
insanoğlunun hayat ağacından yiyip tanrılardan
biri haline gelmesini kıskanması ve korkması da sözkonusu
değildir. (Yüce Allah onların vasfettiklerinden yücedir,
büyüktür)
Aynı şekilde, yahudi Freud'un kendilerine öğrettiği
gibi hayatta olup biten her şeyi ona göre yorumlamak için
cinsel bataklığın etrafında dönen Avrupa
sanatının düşündüğü gibi işlenen hata
cinsel ilişki de değildir.
Hatayı takip eden çıplaklık sahnesini ve
cahiliye toplumunda müşriklerin yaşadığı
çıplaklığı karşılamak açısından
ayetlerin akışı bu çağrıda yüce Allah'ın
insanlara öğrettiği,
kolaylaştırdığı, aynı şekilde
yasalaştırdığı nimetinden; ortaya çıkan
avret yerlerini örten giysiden söz etmektedir. Çıplaklığın
çirkinliğine ve iğrençliğine
karşılık giysi -bu örtücü özelliğiyle- bir
süs ve güzellik unsuru olarak belirmektedir. Bunun için yüce
Allah
diye
buyurmaktadır. "Libas-giysi" kelimesi, ayıp
yerlerini örten giysiler için kullanılır, bunlarda iç
çamaşırlarıdır. "Riyaş" ise vücudun
tümünü örten ve süsleyen giysiler için kullanılır,
bunlar da dış giysilerdir. Aynı şekilde "Riyaş"
kelimesi, rahat bir hayat, nimet ve mal için de kullanılır.
Bunların tümü de birbirine girmiş ve birbirlerini
gerekli kılan anlamlardır.
"Ey insanoğulları, size ayıp yerlerinizi
örtecek ve süslenmenizi sağlayacak elbiseler gönderdik."
Aynı şekilde burada -takva elbisesi- sözkonusu
edilmekte ve "Daha hayırlıdır"
şeklinde nitelendirilmektedir.
"Takva elbisesi bunlardan daha hayırlıdır.
Bu, Allah'ın ayetlerinden biridir."
Abdurrahman b. Eslem: "Adam Allah'dan korkar avret
yerlerini örter. İşte takva elbisesi budur" derdi.
Yüce Allah'ın avret yerlerinin örtülmesi ve süslenme
için giysiyi yasalaştırması ile takva
arasında bir bağ vardır. Çünkü her ikisi de
giysidir. Şu, kalbin ayıplarını örter ve onu
süsler, bu da vücudun ayıplarını örter ve onu
süsler. Her ikisi de birbirlerini gerekli kılmaktadır.
Çünkü vücudun çıplaklığından iğrenme
ve utanma duygusu Allah'dan korkma ve O'ndan utanma duygusundan
kaynaklanır. Allah'dan utanmayan ve O'ndan korkmayan biri çıplaklığa
aldırmadığı gibi, çıplaklığa
çağırılması da önemli değildir O'nun açısından.
Çünkü utanma ve takva duygusundan soyutlanma ile giysilerin çıkarılması
dolayısıyla ayıp yerlerinin ortaya çıkması
arasında bir fark yoktur.
Çünkü vücudun örtülmesi hayadır. Yoksa siyon
protokollarının içerdiği iğrenç yahudi
planları uyarınca insanlıklarını
mahvetmek için insanların utanma duygularına ve
iffetlerine musallat olmuş çığırtkanların
ileri sürdüğü gibi sırf çevresel bir alışkanlık
ve gelenekten ibaret değildir. Yüce Allah'ın
insanın içinde yarattığı fıtrattır
giysi... Sonra giysi, yüce Allah'ın insan için indirdiği
bir yasadır. Ayrıca yüce. Allah, yeryüzünde insanların
emrine verdiği güç ve rızıklarla onlara bu
yasayı uygulama imkânını da vermiştir.
Yüce Allah, Ademoğulları'na kendileri için yasalaştırdığı
giysi ve örtü nimetini hatırlatıyor. Bu sayede
insanlıklarını hayvanların düzeyine
yuvarlanmaktan korumuştur. Ayrıca bu konuda gerekli olan
araçları rahatlıkla elde edebilecekleri de
hatırlatılmaktadır:
"Ola ki, düşünüp ders alırlar."
Bu noktadan hareketle müslüman, insanların utanma
duygularına ve ahlâklarına yönelik yoğun
saldırılarla, süslenme, uygarlık ve moda adı
altında vücudun çıplaklığı için başlatılan
propagandalar ve insanlıklarını yok etmeye,
siyonist egemenliğe daha kolay kul olmalarını
sağlamak için çözülmelerini çabuklaştırmaya yönelik
siyonist plan arasında bir ilgi kurabilir. Sonra tüm
bunlarla, ruhların derinliklerinde gizli kalmış bu
dinin temellerini yıkmaya yönelik planlar arasında ilgi
kurabilir. Öyle ki, dünyanın her yerinde yahudi
şeytanların hesabına çalışan kalemlerin,
propaganda araçlarının çağırdığı
ruhsal ve bedensel çıplaklığa ilişkin ahlâksız
ve adi atılımlar, bu öldürücü balyozlarını
dinin bu kalıntılarına bile yöneltirler. Oysa
"insanlığın" süsü örtüdür. "Hayvanlığı"
süsü de çıplaklıktır. Ancak
zamanımızda insanlar, yüce Allah'ın "insanlıklarını"
korumaya ve onurlandırmaya ilişkin nimetini
hatırlatmaksızın kendilerini hayvanlık
aleminin düzeyine indiren cahiliye gericiliğine dönüyorlar.