O |
A´raf
|
O |
|
204- "Kur'an okunduğu zaman onu dikkatle ve sessizce
dinleyiniz ki, size rahmet edilsin. "
İşte baş tarafında bu Kur'an-a işaret
edilen sure, bu cümlelerle sona ermektedir.
"Bu Kur'an kendisiyle insanları uyarasın ve müminlere
öğüt veresin diye sana indirilen bir kitaptır. O halde
bu görevi yaparken sakın ruhun sıkılmasın. (A'raf
Suresi 2)
Kuran'ın okunduğu sırada dinlemeyi ve
susmayı emreden bu ayetin yorumuyla ilgili değişik
rivayetler vardır. Bazılarına göre bu susma ve
dinleme emri imamın Kur'an-ı açık olarak
okuduğu farz namazlarla ilgilidir. Bu durumda cemaatin
susması ve dinlemesi gerekir. İmam açık
okuduğu sırada onunla beraber okuyamaz. İmam ile
Kur'an yarışı yapamaz! İmam Ahmet ve
diğer "Sünen'' yazarları bununla ilgili bir hadis
rivayet etmişlerdir. Tirmizi bu hadis hakkında "Bu
hasen bir
hadistir" hükmünü vermiştir. Ebu Hatim er-Razi de bu
hadisin zühri, Ebu Ekseme Elleysi, Ebu Hureyre kanalıyla
gelen rivayetini sahih saymıştır. Buna göre
Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- açık
okuduğu bir namazı bitirince: "Az önce benimle
birlikte, Kur'an okuyan kimse var mıydı?" diye
sormuş. Bir adam! "Evet ya Rasulullah" dedi.
Peygamberimiz, "Ben de diyordum ki, kim, ne oluyor ki böyle
Kur'an-ı benimle yarıştırıyorlar"
buyurdu. Peygamberin ashabı ondan bu sözleri duyduklarında
O'nun namazda açık okuduğu yerlerde Peygamberle beraber
okumaktan vazgeçtiler.
Aynı şekilde İbn-i Cerir de tefsirinde Ebu
Kureyb, El Muharibi, Davut b. Ebi Hint, Beşir b. Cabir
kanalıyla gelen haberde şöyle dendiğini
aktarır. İbn-i Mesut bir ara namaz
kıldırmıştı, bïrtakım
insanların imamla birlikte Kur'an okuduklarını
işitmiş, namazı bitirince şöyle demişti:
"Halâ anlayacak zamanınız gelmedi mi? Halâ düşünecek
vaktiniz gelmedi mi? Kur'an okunduğu zaman onu dikkatle ve
sessizce dinleyiniz" Allah'ın size emrettiği
şekilde. (İmam'a uyan cemaatin Kur'an okuyuşu
hakkında değişik görüşler vardır.
Kimine göre hem gizli, hem açık okunan namazlarda
imamın okuyuşu onunkinin yerine geçer. Kimine göre açık
okunan namazlarda imamla beraber okunmaz. Fatiha ile bir sure
arasındaki duruşta okur. Bir diğerlerine göre ise,
açık okumalarda okunmaz, gizli okunanlarda okur.)
Bazı rivayetlere göre ise, bu ayet müslümanlar için
bir direktif niteliğindedir. Müslümanların
Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- Mekke döneminde,
namaz kıldığında, O'nun yanına gelip
birbirlerine "Bu Kur'an-ı dinlemeyin. Onun etkisini
kırmaya çalışın. Belki bu şekilde
üstün gelirsiniz" (Fussilet Suresi: 26) diyen müşrikler
gibi olmamalarını istiyordu. Müşriklerin o
hareketleri üzerine bu ayet inmişti: "Kur'an
okunduğu zaman onu dikkatle ve sessizce dinleyiniz..."
Kurtubi bunları ifade ettikten sonra, "Bu namaz
hakkındadır" diye ilave eder. İbn-i Mesut, Ebu
Hureyre, Cabir, Zühri, Ubeydullah b. Umeyr, Ata b. Ebi Rebah ve
Said b. Müseyyib ayetin namaz hakkında olduğunu rivayet
etmişlerdir.
İbn-i Cerir de ayetin nüzul sebebi hakkında şöyle
der: Ebu Kureyb, Ebu Bekir b. İyâş, Asım, Musayib
b. Rafi kanalıyla gelen rivayete göre İbn-i Mesut
şöyle demiştir. "Biz daha önceleri namazda
birbirimize selâm verirdik. Bunun üzerine şu ayet
inmişti: "Kur'an okunduğu zaman onu dikkatle ve
sessizce dinleyiniz ki, size rahmet edilsin."
Kurtubi, tefsirinde diyor ki: Muhammed b. Ka'b el-Karzi şöyle
demiştir: Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun-
namazda Kur'an okunduğunda kendisine uyan cemaat de onunla
birlikte okuyordu. "Rahman ve rahim olan Allah'ın
adıyla" dediğinde, onlar da
aynısını tekrar ediyorlardı. Fatiha ve O'nun
arkasından okunan sure sona erinceye kadar böyle hepsini
O'nun ardından okuyorlardı. Bu uygulama bir süre böyle
devam etti. Sonra: "Kur'an okunduğu zaman onu
dikkatle ve sessizce dinleyiniz ki, size rahmet edilsin" ayeti
indi. Bu da gösteriyor ki, sessizce dinlemenin anlamı,
onların peygamberin sözünü tekrar eder gibi açıkça
Kur'an okumaktan vazgeçirmektir.
Yine Kürtubi der ki: Katade bu ayetle ilgili olarak diyor ki,
Arkadaşlarımızdan biri cemaate gelir. Onları
namazda bulur. Onlara: Kaç rekât kıldınız? Kaç
rekât kaldı? diye sorardı. Bunun üzerine yüce Allah: "Kur'an
okunduğu zaman onu dikkatle ve sessizce dinleyiniz" ayetini
indirdi. Mücahit der ki: "O zaman müslümanlar namazda
normal ihtiyaçları hakkında konuşuyorlardı.
Bunun üzerine "Kur'an okunduğu zaman onu dikkatle ve
sessizce dinleyiniz ki, size rahmet edilsin" ayeti indi.
Bu ayetin namazda okunan Kur'an'la ilgili olduğu görüşünde
olanlar İbn-i Cerir'in rivayetini delil olarak gösterirler:
Hamit (veya Humeyd) b. Mesade, Bişr b. Müfaddal, Ceriri,
Talha b. Ubeydullah b. Kureyz Ubeyd b. Umeyr ve Ata b. Ebi Rebah
kanalıyla gelen rivayette deniyor ki, "Ubeyd b. Umeyr ve
Ata b. Ebi Rebah konuşuyorlardı. Anlatan da
anlatıyordu. (Yani Kur'an okuyan da okuyordu) Talha der ki,
"Ben, siz Kur'an-a kulak vermiyor musunuz? Size vadedileni
kabul etmiyor musunuz? diye sordum. (Talha burada onu dikkatle ve
sessizce dinleyiniz ki, size rahmet edilsin ayetini kastediyor)
"ikisi de dönüp bana baktılar, sonra tekrar
konuşmalarına daldılar. Ben tekrar sorumu yönelttim,
onlar yine dönüp bana baktılar sonra tekrar
konuşmalarına döndüler! Ben üçüncü kere sorumu
tekrar edince dönüp bana baktılar ve "O ancak
namazdadır" dediler. "Kur'an
okunduğu zaman onu dikkatle ve sessizce dinleyiniz." İbn-i
Kesir bu haberi aktardıktan sonra diyor ki, `Süfyan-ı
Sevrî, Ebu Haşim İsmail, İsmail İbn-i Kesir,
mücahidin "Kur'an okunduğu zaman onu dikkatle ve
sessizce dinleyiniz" ayetinin namaza mahsus olduğu
şeklindeki görüşünü aktarırlar. Bundan
ayrı olarak pek çokları mücahidin bu görüşünü
rivayet etmişlerdir. Abdurrezzak da Sevri ve Deys
kanalıyla gelen rivayette mücahidin şöyle dediğini
aktarır. "Namazın dışında Kut'an
okunurken konuşmanın bir sakıncası yoktur."
Bazıları da bu ayetin hem namaz hem de Cuma ve Bayram
hutbeleri hakkında olduğunu söylemişlerdi. Said b.
Cubeyr, Mücahit, Ata, Amr b. Dinar, Yezid b. Eslem, Kasım b.
Muhaymere, Müslim b. Yesar, Şehr b. Havşeb ve Abdullah
b. Mübarek bu görüştedir. Yalnız Kurtubi der ki;
"Bu görüş zayıftır. Çünkü Cuma ve Bayram
hutbelerinde okunan Kur'an azdır. Halbuki hutbenin hepsini
sessizce dinlemek şarttır. Bu görüşü İbn-i
Arabi ve Nakkaş ileri sürmüş ve şunu
eklemişlerdir. "Bu ayet Mekke'de inmiştir. Mekke'de
ise ne hutbe ne de Cuma namazı vardır."
Kurtubi tefsirinde diyor ki; Nakkaş: "Bütün tefsir
bilginleri bu dinlemenin hem farz namazlarda hem de nafile
namazlarda geçerli olduğu konusunda fikir birliğine
varmışlardır" demektedir. Nahhas ise: "Dil
bilgisi yönünden bu dinleme her zaman için geçerlilik ifade
eder. Ancak onun belli bir alanı olduğunu bildiren bir
delil varsa, kapsam daraltılabilir" demektedir.
Biz bu konuya ilişkin nüzul sebeplerinden hareketle
ayetin ne farz ne de nafile namazlara mahsul olduğunu söyleyemeyiz.
Çünkü genel bir hüküm, özel bir sebeple sınırlandırılmaz.
Burada doğruya en yakın olan görüş ayetin hükmünün
hiçbir şeyle sınırlı olmamasıdır.
Bu Kur'an'ın okunduğu her yerde onu dikkatle ve sessizce
dinlemek bu sözün yüceliğine ve onu indiren yüce Allah'ın
şanına en uygun hareket tarzıdır! Yüce Allah
buyurur da insanlar susmaz ve onun sözlerine kulak asmaz mı?
Sonra onlar için rahmet umudu sözkonusudur. "Ki size
rahmet edilsin." Bu hükmü nasıl namazla
sınırlandırabiliriz. Kur'an'ın okunduğu
insanların onu dikkatle ve sessizce dinlediği, her yerde
onu anlamak kendisinden etkilenmek ve direktiflerin kabul etmek mümkündür.
Aynı şekilde onların bu hareketleri hem dünyada
hem de ahirette merhamet edilmelerine neden olabilir.
İnsanlar bu Kur'an'dan yüz çevirmekle karşı
konulmaz bir hüsrana uğramaktadırlar. Öyle zamanlar
olur ki, dikkatlice ve sessizce bir tek ayete kulak vermek, insanın
vicdanında gerçekten ilginç tepkilere, etkilenmelere,
kabullenmelere, şekillenmelere, görüşlere,
kavrayışlara, rahat ve huzura neden olabilir. Bilinçli
ve aydın bir bilgi alanında büyük adımlar
atmasına neden olabilir. Kur'an'ın bu etkilerini onu
bilen ve tadanlardan başkalarının anlamaları mümkün
değildir. Sırf bir okuyuş ve terennümden ibaret
olarak değil, bilerek, anlayarak ve düşünerek bu
Kur'an'a yönelmek insanın kalbinde ve aklında son
derece ileri boyutlara varan açık görüşler, huzura
kavuşturan detaylı bilgiler, sıcaklık,
canlılık ve hareket bahşeder. Aktif bir hareket,
umut ve direnç verir. Başka hiçbir bilginin, deneyimin veya
ruh eğitiminin kazandıramayacağı özellikler
kazandırır!
Kur'an'ın tasvir ettiği şekilde evrenin gerçeklerini,
hayatın gerçeklerini görmek, Kur'an'ın tesbitleriyle
beşer hayatını, tabiatını ve ihtiyaçlarını
görmek gerçekten üstün, açık, ince ve derin bir görüştür.
Bu görüş bütün bunlara bambaşka bir ruhla tedavi
yollarını gösterir, onları bambaşka bir ruhla
ele almayı sağlar. Beşeri düşüncelerin ve
tesbitlerin ötesinde, onu başka şekilde yönlendirir.
Bütün bunlar insanı rahmete ulaştırmaya daha
elverişlidir, bu rahmet atmosferi hem namazda hem de
namazın dışında gerçekleşebilir.
Kurtubi'nin Nahhas'tan rivayet ettiği gibi Kur'an'ın bu
genel direktifini namazla sınırlandırmak için
hiçbir sebep yoktur.
ZİKİR
Sure gerek namaz esnasında, gerekse namaz
dışında genel olarak Allah'ı anmaya yönelik
bir direktifle sona ermektedir:
|
|
O |
|
O |
|