Ayeti kerimenin metninde geçen "İlhad"
kavramı sapmak veya tahrif etmek anlamına gelir. Arap
Yarımadası'nda yaşayan müşrikler
Allah'ın güzel isimlerini tahrif etmişler ve
onları sahte ilâhlarına
yakıştırmışlardı. "Allah"
ismini değiştirerek bu ismi "Lat"a
vermişlerdi. "Aziz" ismini değiştirip onu
"Uzza"ya takmışlardı. Ayeti kerime bu
isimlerin yalnız Allah'a ait olduğunu belirtmektedir. Ve
yalnız müminlerin hiçbir tahrife ve sapmaya yer vermeden
bunlarla kendisine çağırmalarını, bu konuda
sapmış ve saptırılmış
bulunanları kendi hallerine bırakmalarını,
onlara aldırmamalarını, onların içinde
bulundukları sapıklığa iltifat etmemelerini
emretmektedir. Çünkü onların işleri Allah'a havale
edilmiştir. Bu hareketlerinden dolayı kendilerini
bekleyen cezaya mutlaka çarptırılacaklardır.. Aman
Allah'ım, bu ne korkunç bir tehdit...
Allah'ın isimlerinden eğriliğe sapanların
kendi hallerine bırakılmasına ilişkin bu emir,
sırf bu tarihi olayla ve Allah'ın isimlerini lafzı
olarak değiştirip onları sahte ilâhlara yakıştırmakla
sınırlı değildir. Bu emir bütün
şekilleriyle her türlü yanlış
adlandırmayı kapsamına alır. Uluhiyet gerçeği
konusundaki düşüncelerinde, ilhada kalkışan, yani
tahrif eden veya sapan herkesi kapsamına alır.
Allah'ın çocuğu olduğunu iddia edenler,
Allah'ın dilemesinin evrendeki tabiat kanunlarına
bağlı olduğunu ileri sürenler, yüce Allah hiçbir
şeye benzemediği halde O'nun işlerinin
insanların işlerine benzer şekilde meydana
geldiğini ileri sürenler, yüce Allah'ın gökte yani
evrenin düzenini idarede, insanları ahirette hesaba çekmede
ilâh olduğunu kabul edip, O'nun yeryüzünde, yani insanların
hayatlarında yasa koyamayacağını, hayatla
ilgili konularda insanların ancak kendi akıllarıyla,
deneyimleriyle ve menfaatleriyle bağdaşacak şekilde
uygun gördüklerini yasa olarak belirleyeceklerini, bu konularda
insanların kendi kendilerinin ilâhları
olduklarını veya bir kısmının diğer
bir kısmının ilâhları konumunda
bulunduğunu söyleyenler ve buna (dilleriyle ifade etmeseler
de pratikleriyle) şahitlik yapanlar!.. Evet bunların
hepsi, Allah'ın sıfatları ve ilâhlığının
özellikleri konularında birer sapmadır. Buların
hepsini aynı çerçevede görmek gerekir. Müslümanlar ise,
bunların hepsinden yüz çevirmek ve onlara aldırmamakla
yükümlüdürler. Bu sapık yakıştırmalara
kalkışanlara gelince, onlar zaten yaptıklarına
karşılık olarak Allah'ın cezasıyla tehdit
edilmiş bulunmaktadırlar!
KARŞIT GRUPLAR
Kur'an-ı Kerim'in akış seyri insanların bir
kısmını oluşturan cehennemin yakıtı
olan ve şu ayette: "Onların kalpleri var, fakat
anlamazlar; gözleri var, fakat görmezler; kulakları var,
fakat işitmezler"... sözü edilen kesimi açıkladıktan
sonra, insan gruplarını açıklamaya geçiyor.
İnsanların bir grubu bunlardır. Bir grup da,
Allah'ın isimlerinde eğriliğe sapanlar ve
onları tahrif edenlerdir. Sonra insanların içinden
hakka sarılan, insanları gerçeğe çağıran,
hak ile hükmeden ve ondan sapmayan bir kesim de vardır.
Bunların tam karşısında yer alan, gerçeği
inkâr eden ve Allah'ın ayetlerini yalan sayan bir grup da
bulunmaktadır. Kur'an-ı Kerim birinci grubun
varlıklarını kabul eder ve onların
varlığını kuşku götürmeyen değişmez
bir realite olarak gösterir. Bunlar, sapıklar hakdan
saptıklarında, insanlar gerçeği yalan
saydıklarında hakkın bekçiliğini yapanlar ve
ona bağlılıkta direnen kimselerdir.
Diğerlerine gelince, Kur'an onların korkunç akıbetlerini
açığa çıkarıyor ve Allah'ın onlara
karşı çok çetin bir tuzak hazırladığını
belirtiyor: