Bu ayeti kerimeler, bir hükmün yanında verilen bir sözü
de ifade ediyorlar. Buzağıya tapanlar Allah'ın
gazabına uğrayacak ve dünya hayatında zillete düşeceklerdir...
Bunun yanında sürekli geçerli olan bir kurala yer veriliyor:
Önce kötülük yapıp sonra dönüş yapanları yüce
Allah, rahmeti ile bağışlayacaktır. Öyleyse
yüce Allah, buzağıya tapanların
sağlıklı biçimde dönüş
yapamayacaklarını, eninde sonunda tevbenin kuralı
dışına çıkacaklarını biliyordu.
Zaten öyle de oldu. İsrailoğulları sürekli olarak
hatadan hataya sürüklenmiş, yüce Allah da onları
ardarda, defalarca hoşgörü ile karşılamıştır.
Bu tutumlarından vazgeçmeyen İsrailoğulları,
neticede Allah'ın sürekli gazabına ve sonsuz lanetine
uğramışlardır:
"Biz Allah hakkında asılsız iddialar ileri
sürenleri, işte böyle cezalandırırız."
Kıyamet gününe kadar bütün iftiracıları böyle
cezalandırırız. Allah'a iftira suçunun işlendiği
her zaman, bu ceza da devreye girecektir. İster bu
iftiracılar İsrailoğulları'ndan olsun, isterse
başka topluluklardan olsun, farketmez!
Hiç kuşkusuz, Allah'ın verdiği söz doğrudur.
Buzağıya tapanlar Allah'ın gazabına ve zillete
uğradılar. Yüce Allah'ın onlara ilişkin son
cezası, kendilerine kıyamete kadar baskı ve zulüm
edecek birilerini göndermesidir. Eğer tarihin herhangi bir döneminde
yahudilerin yeryüzünde azgınlık yaptıkları,
Ümmilere veya Talmut'taki ifadesiyle Cuim'e nüfuzları ile
egemen oldukları, kapital dizginini ellerinde
bulundurdukları, basın yayın (propaganda ve reklam)
organlarını ellerine geçirdikleri, tüm istediklerini
yerine getiren hakim sistemleri ve idare mekanizmalarını
kurdukları, Allah'ın bazı kullarını
ezdikleri ve onları barbar bir yöntemle evlerinden, yurtlarından
dışarı attıkları, sapık olan
devletlerin buna rağmen onları destekledikleri ve
yanlarında yer aldıkları...
Eğer günümüzde yahudilerin daha sayılamayacak birçok
alanda egemenlik kurdukları gözlemleniyorsa, bu realite,
yüce Allah'ın onlara ilişkin bu sözüne ve onların
aleyhine yazdığı bu hükmüne aykırı düşmez.
Yahudiler bu sıfatları ve hareketleri ile
insanların kalplerinde intikam duygularını
çöreklemektedirler. Onlar kendilerini yokedecek beşeriyetin
kin ve öfkesini stok etmektedirler. Yahudilerin, örneğin
Filistin halkına üstünlük sağlamaları,
karşılarında yer alan insanların artık
sağlıklı bir dine sahip bulunmamaları ve müslüman
olmamaları ile açıklanabilir. Filistin'deki halklar
darmadağın olmuşlar, ırkçı ulusal
bayraklar peşine düşmüşlerdir. İslâmi olan
bir inanç sisteminin bayrağı altında
birleşmiyorlar! İşte onlar bu yüzden hayal kırıklığına
uğruyor ve başarısız oluyorlar. Yine bu yüzden
İsrail, onları yenmeye devam ediyor. Yalnız bu hal
böyle sürmeyecek! Bu, biricik silahın, eşsiz sistemin
ve tek olan bayrağın boşluğundan
yararlanmasıdır İsrail'in. Filistinliler bu
eşsiz silahla, binsene boyunca hep üstün geldiler. Tekrar
onları galibiyete götürecek yol da budur. Onlar bu olmadan
her zaman mağlûb olacaklardır! Bu yıkım dönemi,
yahudiliğin ve hristiyanlığın islâm
ümmetinin bünyesine enjekte ettiği zehirlerin etkisiyle
meydana gelen bir sarhoşluk devresidir! Yahudiler "islâm"
olan bu memleketlerde kurdukları siyasal kurumlarla ve
devletlerle bu sarhoşluğu sürdürmeye çalışmaktadır.
Fakat bunların hepsi, asla böyle devam etmeyecektir. Bu
sarhoşluk devresinden kurtuluş için, bir uyanış
hareketi başlayacaktır. Bu müslümanlardan sonra gelen
müslümanlar, önceki müslümanların silahının
hakkını vereceklerdir... Kimbilir belki de bir gün
bütün insanlık yahudilerin zulmüne karşı bir
direnişe geçecektir! Böylece yüce Allah'ın
onları bekleyen cezası da gerçekleşmiş olacak
ve Allah'ın alınlarına yazdığı
zillet de gelip kendilerini bulacaktır. Eğer
insanların tamamı uyanmaz-direnmezse, müslümanların
takipçileri direnişe geçeceklerdir... Bu bize göre kesin
bir olgudur...
Bu, sahnenin ortasında buzağıya tapanların
ve Allah'a iftira edenlerin sonlarının ne olduğuna
ilişkin bir değerlendirme için kısa bir kesittir.
Sonra ayetlerin akışı aynı tonda ilerliyor ve
sahne tamamlanıyor: