İşte bu "peygamberin" ilâhlık gerçeğine
ilişkin bakış açısıdır. Ve bu gerçeğin
onun kalbinde parlamasıdır. Evren gerçeğinin ve
evrende işleyen güçlerin gerçeğine bakış açısıdır.
İlâhi yasaların (sünnetullah) gerçeğine ve
direnen, sabreden insanların bu yasaya nasıl
baktığını ortaya koymaktadır.
Hiç şüphesiz ki, alemlerin Rabbine çağıran
dava erlerinin bir tek sığınağı
vardır, bu gerçekten güvenli ve sağlam bir
sığınaktır. Bir tek dostları vardır.
Bu dost gerçekten dayanıklı ve kuvvetlidir. Dava
erlerinin Allah'ın hikmeti ve ilmiyle belirlediği zamana,
dostun zafere, desteğe izin verdiği ana kadar
sabretmeleri, direnmeleri gerekir. Acele etmemeleri
lazımdır. Çünkü onlar gaybı göremezler ve
kendileri için neyin daha iyi olduğunu bilemezler.
Kuşkusuz yeryüzü Allah'ındır. Firavun da
soydaşları da geçici birer konuktan başka bir
şey değillerdir. Allah yeryüzünü, yasasına ve
hikmetine uygun biçimde, dilediği kullarının
emrine verir. Alemlerin Rabbine davet edenler eşyanın,
olayların dış yüzeylerine takılmasınlar.
Zorbaların, azgınların yeryüzüne sağlam biçimde
yerleştiklerini, orada sökülüp atılmayacaklarını
sanmasınlar. Çünkü onları yeryüzünden söküp
atmaya karar verecek olan yeryüzünün sahibi ve maliki olan
Allah'tır.
Hiç şüphesiz eninde sonunda zafer takva sahiplerinindir.
Zaman uzasın, kısalsın farketmez... Öyleyse
alemlerin Rabbine çağıran davetçilerin kalplerine işin
sonuna ilişkin hiçbir endişe gelmemelidir. Kâfirlerin
yeryüzünde sürekli kalacaklarını, orada diledikleri
gibi iş yapacaklarını asla düşünmemelidirler...
İşte bu "peygamberin" koca evrendeki gerçeklere
bakış açısıdır...
Ne var ki; İsrailoğulları yine o
İsrailoğulları'dır!
"Soydaşları dediler ki, "Sen gelmeden önce
de geldikten sonra da işkence çektik."
Bunlar derin anlamlara gelen sözlerdir. Bu sözler arkasında
yatan burukluğa ışık tutan sözlerdir! Biz
senden önce işkence çektik. Senin gelişinle de bir
şey değişmedi. Bu zulüm o kadar sürüp gitti ki,
sonu da görülür gibi değil!
Buna rağmen onurlandırılan peygamber kendi
yoluna devam ediyor. Onlara Allah'ı hatırlatıyor.
Umutlarını O'na bağlıyor. Düşmanların
yok olması, ve kendilerinin yeryüzüne hakim olmaları
konusunda onları umutlandırıyor. Bununla beraber
halife tayin edilme sınavına karşı onları
uyarıyor.
"Musa dedi ki; "Umulur ki, Allah düşmanınızı
yok eder ve sizleri onların yerine geçirir de nasıl
hareket edeceğinize bakar."
Hz. Musa bir peygamberin kalbiyle bakıyor ve Allah'ın
yasasının (sünnetullah) sabredenlere, direnenlere ve
inkâr edenlere söz verdiği biçimde akıp
gittiğini görmektedir! Allah'ın bu yasaları
aracılığıyla zorbaların ve onların
emrinde olanların yok olduğunu, yalnız Allah'tan
destek ve yardım dileyen sabredenlerin ise yeryüzünün
halifeleri kılındıklarını seyretmektedir.
Ve kendi taraftarlarını asıl doğru yola itmeye
çalışıyor ki, Allah'ın yasası
onları dilediği tarafa çekip götürsün... Yine ta baştan
Allah'ın kendilerini halife kılmasının
sırf bir sınav olduğunu öğretiyor.
Kendilerinin sandıkları gibi, Allah'ın
oğulları ve dostları olduklarından,
kendilerine ceza veremeyeceğinden dolayı değil.
Halife kılınmalarının hiçbir amacı
olmayan boş bir hareket olmadığını, hiçbir
zamanla sınırlandırılmamış sonsuz
bir iktidar olmadığını, bunun sadece
sınav amacıyla gerçekleştirilen bir halife tayin
etme olacağını bildiriyor. "Sizin
nasıl hareket edeceğinize bakar"... Yüce
Allah, her şeyin olmadan önce de neyin olacağını
bilir. Yalnız Allah'ın yasası ve adaleti
gereği olarak insanların hareketleri pratik hayatta görülmeden
onları cezalandırmaz. Bu konuda yüce Allah ezeli
bilgisinden dolayı kendisince bilinen gayba göre hüküm
vermez.
KAHREDİLENLER ,
İşte burada Kur'an'ın anlatım üslûbu Hz.
Musa ve kendisiyle birlikte olanları orada
bırakıyor ve sahnenin perdelerini kapatıyor. Öbür
taraftan altıncı sahnenin perdeleri açılıyor.
Bu Firavun ve ailesinin yer aldığı sahnedir. Bu
sahnede yüce Allah onları zulümlerinin ve zorbalıklarının
karşılığında cezalandırıyor.
Hz. Musa'nın kavmine sözünü verdiği olay gerçekleşiyor.
Rabbi hakkındaki düşüncesi gerçekleşiyor.
Surenin havasını etkileyen ve kıssanın tümü
onu doğrulamak amacıyla anlatılan uyarıcı
olayı tasdik ediyor.
Sahne yumuşak bir halde meseleye giriyor. Fakat yavaş
yavaş hızlanan hava zamanla fırtınaya dönüyor.
Perdenin indirilişine kısa bir zaman kala
fırtına kopuyor. Her şeyi yerle bir ediyor. Her
şeyi darmadağın ediyor. Böylece, yeryüzü
zorbalardan ve zorbaların yardakçılarından
temizleniyor. Olayların seyrinden anlıyoruz ki,
İsrailoğulları sabrettiler, direndiler ve güzel
sabırlarının mükâfatına kavuştular.
Firavun ve ailesi ise kötülük yaptılar. Kötülüklerinin
cezası olarak yok edildiler. Allah'ın hem ceza hem mükâfata
ilişkin sözü gerçekleşti. Yüce Allah'ın
yalanlayıcıları önce sıkıntı ve
bollukla denedikten sonra yok etmesine ilişkin yasası
gerçekleşti.