Bunların hepsi sanatçıdırlar... Kahinliği
sanat haline getirdikleri gibi, büyücülüğü de sanat
haline getirmişlerdir! Bu her iki sanatın amacı da
para kazanmaktır! Hiçbir haklı temele dayanmayan
otoriteye ve güç sahibi zorbalara, azgınlara hizmet etmek,
dini bir sanat (bir geçim kaynağı) haline getiren din
adamlarının başlıca görevlerindendir! Her
nerede devlet düzeni Allah'a samimi kulluktan, yalnız yüce
Allah'ın hakimiyeti ilkesinden sapar, Allah'ın
şeriatı yerine azgın zorbaların otoritesi yürürlüğe
girerse, orada zorba idareciler, dini bir geçim vasıtası
haline getiren bu tür din adamlarına ihtiyaç duyarlar. Bu
konudaki başarılarından dolayı onları
ödüllendirirler. Onlarla elele verirler. Bu din adamları da
onların otoritelerini (idarelerini, sistemlerini) din
adına kabul ederler! Onlar da kendilerine hazinelerinin
kapılarını açarlar ve bu din adamlarını
(simsarlarını) kendilerine yakın adamları
arasına koyarlar!
Firavun özellikle bu sanatlarına karşılık
ödüllendirileceklerini, emeklerinin karşılıksız
kalmayacağını ve büyücüleri kendi yakın
adamları arasına alacağını söz vermekle,
onların daha fazla aldatmaya çalışmalarını
ve ellerinden geleni ardlarına koymamalarını
sağlamak istiyor. Ne Firavun, ne de büyücüler halâ
sanatkârlığın, maharetin ve saptırmanın
burada geçerli olmadığını, burada mucizenin,
peygamberliğin, büyücülerin ve zorbaların asla
karşı koyamayacağı üstün kudret sahibine
dayandığının sözkonusu olduğunu
bilmiyorlar!
Artık büyücüler ücret üzerinde anlaşmışlar.
Firavun'a yakın olmak için boyunları
uzanıvermiş ve sağılmaya hazır hale
gelmişlerdir... Sonra işte onlar şimdi Hz. Musa'ya
-selâm üzerine olsun- yöneliyor ve ona meydan okuyorlar...
Fakat sonra Allah'ın onlara ayırdığı ve
ummadıkları hayır ve iyilik, beklemedikleri mükafat
kendilerinin payına düşüyor: