O |
A´raf
|
O |
|
6- "Kendilerine peygamber gönderilenleri de peygamberleri
de sorguya çekeceğiz.
7- Onlara olup bitenleri bilgimize dayanarak kesinlikle bir bir
anlatacağız. Zira onlar hiçbir zaman bilgi alanımız
dışında kalmamışlardı.
8- O gün tam doğru tartı vardır. Kimlerin
tartıları ağır çekerse, onlar kurtuluşa
ermişlerdir.
9- Kimlerin tartıları hafif kalırsa, onlar
ayetlerimiz karşısında takındıkları
zalimce tutumları yüzünden kendilerini mahvetmiş
olurlar. "
Böylesine tasvir edici, canlandırıcı ve
duyguları kamçılayıcı ifade tarzı
Kur'an'ın özelliklerinden biridir. Bu ifade tarzı içinde
tüm bir dünya turu bir ana, bir kitap satırına
sığdırılır, dünya ve ahiret birbiri ile
kaynaşır, başlangıç ve bitiş aynı
anda bütünleşiverir.
Dünyada yüce Allah'ın azabına uğrayan bu
kimseler orada, yani ahirette hesap vermek üzere sorguya
çekildiklerinde, davranışlarına
karşılık biçilecek o yüce duruşmada
ayağa diktirildiklerinde dünyada ansızın azapla yüzyüze
geldikleri sırada yapmış oldukları "Biz
gerçekten zalim olduk" itirafı ile yakayı
kurtaramazlar. Orada yeni bir sorgulama ile karşı
karşıya gelecekler ve o dehşetli günün akla sığmaz
kalabalığı önünde teşhir edilecekler,
iplikleri pazara çıkarılacaktır.
Tekrarlıyoruz:
"Kendilerine peygamber gönderilenleri de peygamberleri de
sorguya çekeceğiz.
Onlara olup bitenleri bilgimize dayanarak kesinlikle bir bir
anlatacağız. Zira onlar hiçbir zaman bilgi alanımızın
dışında kalmamışlardı."
Bu sorgulama son derece titiz ve
ayrıntılıdır; kendilerine peygamber gönderilenleri
de peygamberleri de kapsamına alır. Bu sorgulamada ele
alınan mesele, o müthiş kalabalık önünde inceden
inceye anlatılır, bütün gizli-kapaklı
tarafları ortaya dökülür. Kendilerine peygamber
gönderilenlere sorular sorulur, onlar da bu sorular karşısında
itiraflarda bulunurlar; peygamberlerin kendilerine sorular sorulur,
onlar da bu sorulara cevap verirler. Sonra her şeyi bilen,
her şeyin içyüzünden haberdar olan yüce Allah, sorguya
çekilenlere unuttukları noktalar hakkında açıklamalar
yapar; bu açıklamaları her şeyi kayda geçirmiş
olan bilgisine dayanarak yapar. Zira O her şeyin yanı
başında idi, hiçbir şey O'nun bilgi alanı
dışında değildi. Bu mesajın etkisi,
hatırlatıcılığı ve
uyarıcılığı son derece derindir. Devam
ediyoruz:
"O gün tam doğru tartı vardır."
O günkü tartıda mızıkçılık yapmak,
verilecek hükmü gürültüye getirmek, hükümlerin ve tartıların
güvenirliğini giderici tartışmalara girişmek
mümkün değildir. Devam ediyoruz:
"Kimlerin tartıları ağır çekerse
onlar kurtuluşa ermişlerdir."
Yüce Allah'ın hakka şıkı sıkıya
bağlı terazisinde bu kimselerin tartıları
ağır çekmiştir. O halde bu mutlu sonucun ödülü
kurtuluştur. Bunca uzun yolculuğun sonunda, bu uzun sürecin
son aşamasında cehennemden kurtularak cennete girmeyi
hakketmekten daha büyük kurtuluş mu olur? Devam ediyoruz:
"Kimlerin tartıları hafif kalırsa, onlar
ayetlerimiz karşısında takındıkları
zalimce tutumları yüzünden kendilerini mahvetmiş
olurlar."
Yüce Allah'ın haksızlık etmesi,
yanlış tartması sözkonusu olmayan terazisinde, bu
kimselerin tartıları hafif kalmıştır. Bu
durum karşısında onlar kendilerini
mahvetmişler, öz benliklerini kaybetmişlerdir.
Artık ne kazanabilirler ki? Çünkü kişi çalışır,
çabalar, kendisi için, öz benliği için bir şeyler
biriktirir. Ama kendini mahvedince, bizzat öz benliğini
kaybedince artık geriye ne kalır ki?
Ayetteki "Onlar
ayetlerimiz karşısında takındıkları
zalimce tutumları yüzünden" ifadesi
bize açıkça anlatıyor ki, bu kimseler yüce Allah'ın
ayetlerini inkâr ettikleri için kendilerini mahvetmişler,
öz benliklerini kaybetmişlerdir. Daha önce söylediğimiz
gibi Kur'an dilinde "zulüm" terimi müşriklik ya
da kâfirlik anlamına gelir. Çünkü "Allah'a ortak
koşmak, büyük zulümdür." (Lokman Suresi: 13)
Biz burada islâm düşüncesi tarihi boyunca islâm-dışı
bir mantıkla tartışmaya girişenlerin
hatasına düşerek "bu tartı nasıl bir
tartıdır, bu terazi ne biçim bir terazidir?" tartışmasına
girecek değiliz. Çünkü madem ki, yüce "Allah gibi
olan bir şey yoktur", madem ki, her anlamda benzersizdir,
O' nun
eylemlerinin ve tasarruflarının tümü de benzersiz ve eşsiz
niteliktedir. Burada bize düşen görev, bu ayetlerin
amaçladıkları gerçeği vurgulamaktır. O da
şudur: O gün hesaplaşma gerçektir, bu hesaplaşmada
hiç kimse zerre kadar haksızlığa uğramaz; hiçbir
davranış, hiçbir eylem değerinden düşük bir
karşılık görmez, unutulmaz, ihmale uğramaz.
UZUN BİR YOLCULUK
Büyük göç buradan başlıyor...
İnsanlığın kıssasına detaylı biçimde
başlamadan önce kesin bir gerçek olarak yüce Allah'ın
varlıkların bir türü olan insanı yeryüzüne
yerleştirmesinden söz edilerek bir giriş
yapılıyor.
|
|
O |
|
O |
|