4- Biz nice kentleri yokettik. Azabımız, onları,
ya geceleyin ya da öğle uykuları sırasında
yakalayıverdi.
5- Azabımıza uğradıkları andaki tek
feryadları "Biz gerçekten zalimdik " demekten
ibaret oldu.
Eski milletlerin başlarından geçen toplu-kırım
olayları en yararlı hatırlatıcı, en
etkili uyarıcıdır. Kur'an, bu gerçekleri sık
sık gündeme getirir; onları insanların gafil
kalblerini uyarıcı darbeler,
duygulandırıcı etkenler olarak kullanır.
Sakinlerinin peygamberleri yalanlamaları yüzünden
helâke uğrayan kentler, siteler, yerleşim birimleri
çoktur. Bu yerleşim birimleri, sakinleri dalgınken,
gafilken sürpriz bir afet yolu ile helâke uğramıştır.
Olay ya geceleyin ya da gündüz uykusu sırasında
meydana gelmiştir. Yani insanların uykuya
daldıkları ve kendilerini güvenliğin
kucağına bıraktıkları bir zaman kesiti içinde.
Okuyoruz.
"Biz nice kentleri yokettik. Azabımız
onları ya geceleyin ya da öğle uykuları
sırasında yakalayıverdi."
Her iki zaman kesiti de, yani gece uykusu da, öğle sonu
uykusu da dalmışlık, kendini koyuvermişlik ve
güven saatleridir. Bu zaman kesitlerinde insanları yakalamak
korkutma bakımından daha şiddetli, etkileme
bakımından daha dehşetli olduğu gibi öğüt
almaya, çekinmeye, sakınmaya, dikkatli olmaya daha sevkedici
bir nitelik taşır.
Sonra olan nedir? Bu dalgınlıkları içinde
yakalananların gösterdikleri tek reaksiyon itiraftır!
Hiçbir savunma amaçlı iddia ileri süremiyorlar, sadece
kötülüklerini kabul ediyorlar. Okuyoruz:
"Azabımıza uğradıkları andaki tek
feryatları `Biz
gerçekten zalimdik' demekten ibaret oldu."
İnsan kusurunu itiraf etmemek, kabahatli olduğunu
onaylamamak ïçin kendini savunma amacı ile her türlü
ïddiayı ileri sürer. Fakat sözünü ettiğimiz sürpriz
azaba uğrayanlar öyle zor bir pozisyondadırlar ki,
"Biz gerçekten zalimdik" demekten başka hiçbir
iddia ileri süremiyorlar. Aman Allah'ım! Ne korkunç, ne
ürkütücü, ne dehşetli bir durum ki, o anda
yapılabilen tek girişim günahı itiraf etmek, müşriklik
suçunu kabul etmek olabiliyor!
Bu felâketzedelerin bu sözleri ile kasdettikleri "zulüm"
müşriklik anlamına gelir. Kur'an üslubunda bu ifade
biçimine sık sık rastlarız. Gerçekten müşriklik
zulüm olduğu gibi, zulüm de müşrikliktir. Kendisini
yaratan Rabbine ortak koşan kimseden daha zalimi düşünülebilir
mi?
Görüldüğü gibi sahne dünyada sunuluyor. Yüce Allah,
peygamberlerini yalanlayanları yakalayarak azabına
çarptırmış, onlar da yüce Allah'ın
azabını belirmiş gözleri ile görüp dururken,
zalim olduklarını itiraf etmişlerdir, gerçek
gözlerinin önüne serilmiş, onlar da onu
onaylamışlardır. Fakat bu onaylamanın ve
itirafın artık hiçbir yararı yoktur;
pişmanlık ve tevbe yüce Allah'ın bu
azabını başlarından savacak değildir.
Çünkü azabın inmesi ile pişmanlık zamanı geçmiş,
tevbe yolu kesilmiştir.
Olay bu şekilde bir dünya sahnesinde gözlerinizin
önüne serilmişken birdenbire, hiç ara vermeksizin ahiret
alanına geçiş yapıyor, dinleyicilerini de durup
nefes almaya fırsat bırakmadan beraberinde bu alana geçiriyor.
Bu geçişi simgeleyen film şeridinin kareleri
bitişiktir, yanyana duruyorlar. Geçiş zaman ve mekân
boyutlarını yutarak aşıyor, dünya ahiret ile
birleşiyor, dünya azabı ahiret azabı ile bütünleşiyor,
pozisyon şu beklenmedik anın titreşimlerinde
dokunaklaşıyor.