64- Bu dünya hayatı oyundan ve eğlenceden başka
bir şey değildir. .4.sıl hayat ahiret yurdundaki
hayattır. Kâfirler keşki bunun bilincine
varsalardı.
65- Onlar gemiye bindikleri zaman sırf Allah'a yönelik
bir inançla O'na yalvarırlar. Fàkat Allah onları
denizin tehlikelerinden kurtararak karaya çıkarınca
hemen eski puta tapan inançlarına dönerler.
Yaşandığı zaman ahiret göz önünde
bulundurulmazsa, dünya hayatı insanların en yüce
hedefi haline belirse, hayatın gayesi dünya nimetlerinden
yararlanma olarak öngörülürse bütünüyle hayat oyun ve eğlenceden
ibaret olur. Ahiret yurdundaki hayat ise, canlılık
fışkırıyor. Canlılıkla dopdolu
olmasından dolayı asıl hayat odur. '
Kur'an-ı Kerim burada insanları hayatın
nimetlerinden vazgeçirmeyi, dünya'dan kaçıp ondan el-etek
çekmeyi öngören mistisizme teşvik etmeyi amaçlamıyor.
Böyle bir şey İslam'ın ruhuna ve asıl
amacına terstir. Burada, hayatın nimetlerinden
yararlanılırken Ahiret'in gözetilmesini ve yüce Allah'ın
belirlediği sınırların
aşılmamasını amaçlıyor. Aynı
şekilde dünya nimetlerinin basit düzeyinin üstüne çıkılmasını,
dünya hayatının zevklerinden yararlanma konusunda
itirazsız her dediği yerine getirilecek şekilde
nefse tutsak olunmamasını kastediyor. Buradaki mesele
değerlerin şaşmaz ölçüsü ile ölçülecekleri
kriter meselesidir. Şunlar dünya değerleri, şunlar
da ahiret değerleri. Mü'min bunları bilmek
zorundadır. Bu bilginin ışığında
dengeli bir bakış açısına sahip olarak tam
bir özgürlükte dünya hayatının nimetlerinden
yararlanır. Kuşkusuz dünya ona göre bir oyun, bir eğlencedir.
Ahiret ise, canlılık dolu sonsuz bir hayattır.
Ölçme ve değerlendirme amaçlı bu duraklamadan
sonra surenin akışı müşriklerin içinde
bulundukları çelişkileri sayıp dökmeye devam
ediyor!
"Onlar gemiye bindikleri zaman sırf Allah'a yönelik
bir inançla O'na yalvarırlar. Fakat onları denizin
tehlikelerinden kurtararak karaya çıkarınca hemen eski
puta tapıcı inançlarına dönerler."
Bu da onların çelişkili ve
anlaşılmaz inançlarından biridir. Müşrikler
gemiye binip suda dalgalar tarafından sürüklenen bir
oyuncak gibi sallanıp durdukları zaman Allah'tan
başka hiçbir şeyi hatırlamazlar. O anda
sığınılacak tek güç düşünürler. O da
yüce Allah'ın gücüdür. Kafalarında sadece O
vardır. Dillerinde yalnızca O'nun adı geçer.
Allah'ın birliğini kabu1 edecek yetenekte olan
fıtratlarına uyarlar: "Fakat Allah denizin
tehlikelerinden kurtararak karaya çıkarınca hemen eski
puta tapıcı inançlarına döner." Fıtratın
kendilerine fısıldadığı doğru ve
tutarlı mesajı, tehlike anının
dışında dini Allah'a özgü kılarak sadece
O'na yalvarıp dua etmelerini unuturlar. Allah'ın
birliğini itiraf edip kayıtsız şartsız
teslim olduktan sonra tekrar putçu inançlarına saparlar.
Bu sapma yüce Allah'ın kendilerine bahşettiği
nimetleri, fıtratı ve belgeleri inkâr edip belli bir
süre için sınırlı dünya hayatının
nimetlerinden yararlanma ile sonuçlanıyor. Bundan sonra
meydana gelmesi kaçınılmaz olan kötü akıbet gerçekleşiyor.