54- Onlar senden azabımın bir an önce gerçekleşmesini
isterler. Oysa cehennem, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
Kur'anın tasvir yöntemi, gelecek zamanda meydana gelecek
bir olayı şu anda yaşanıyormuş gibi
canlandırmaya ilişkin sunuş tarzı
uyarınca kâfirleri çepeçevre kuşatmış
bulunan cehennemi gözlemleyebilecekleri şekilde tasvir
ediliyor. Cehennemle onların ölçülerine göre ilerde karşılaşılacak
ve şu anda gaybın kapsamındadır. Ama yüce
Allah'ın bilgisine açık realiteye göre şu anda
hazır durumdadır. Cehennemin gaybın
kapsamındaki gerçek şekliyle tasvir edilmesi duygularda
bir ürperti meydana getiriyor. Azabın bir an önce başlarına
gelme-sini istemelerinin tuhaflığını daha bir
belirginleştiriyor. Cehennem tarafından
kuşatılmış biri, hangi azabın çabuklaştırılmasını
ister? Farkında olmadan, aldanarak cehennem tarafından
tutulmak üzereyken neyin bir an önce olmasını ister?
Onlar bu şekilde sözü edilen azabın bir an önce başlarına
gelmesini isterken, şu anda kendilerini çepeçevre kuşatmış
bulunan cehenneme atıldıkları zamanki
durumları canlandırılıyor:
55- O gün azap, tepelerinden inerek ve ayakları
altından çıkarak onları sarar ve kendilerine
"yaptığınız kötülüklerin karşılığını
tadınız bakalım " denir.
Son derece korkunç bir sahnedir bu. Bu sahnede küçük düşürücü,
onur kırıcı şekilde itilip
kakıldıkları çok acı bir azar
işittikleri vurgulanıyor! "Yaptığınız
kötülüklerin karşılığını
tadınız bakalım" İşte
azabın bir an önce başlarına gelmesini
istemelerinin, uyarıları küçümsemenin akıbeti
budur.
HİCRET VE MÜKAFATI
Surenin akışı, ilahi mesaj
karşısındaki inatçı tutumlarını sürdüren,
Allah'ın peygamberini yalanlayan, kötülükleri pervasızca
işleyen müşrikleri azabın tepelerinden indiği,
ayaklarının altından çıkıp kendilerini
sardığı korkunç azap sahnesinde bırakıyor.
Bu sefer mü'minlere, Allah'ın ayetlerini yalanlayanlar
ta-rafından dinlerinden dönmeleri için baskıya
uğratılan, Rabb'lerine kulluk sunmaktan alıkonulan
mü'minlere yöneliyor. Surenin akışı onlara yöneliyor
ve onları dinleri için hicret etmeye, inançlarını
kurtarmaya çağırıyor. Ama bu çağrı çok
sevimli bir ifade ile, insanı çepeçevre bürüyen bir
koruyuculuk anlayışı ile, kal-bin bütün tellerine
dokunan bir hitap üslubu ile gerçekleştiriliyor!
56- Ey mü'min kullarım, benim yarattığım
bu yeryüzü geniştir. O hal-de gerektiğinde yurt
değiştirmeyi göze alarak sırf bana kulluk ediniz.
Bu Kalpleri yaratan, onların giriş noktalarından
haberdar olan, onların gizli bölmelerini, içlerinde depreşen
duyguları, içlerinde tutup açığa
vurmadıkları düşünceleri bilen yüce Allah...
Evet bu kalpleri yaratan yüce Allah onlara bu sevimli çağrı
ile sesleniyor: "Ey mü'min kullarım" Onları
dinleri uğruna hicret etmeye çağırırken böyle
sesleniyor. Amaç daha ilk andan itibaren kendi gerçekliklerini
hissetmelerini sağlamaktır. Bu da Rabb'lerine
dayandırılmaları ile, sahiplerinin adına
eklenmeleri ile gerçekleştiriliyor: "Ey kullarım!"
Bu kalplerde uyandırılmak istenen ilk duygu,
verilmek istenen ilk mesajdır. İkinci mesaj ise
şudur: "Benim yarattığım bu yeryüzü
geniştir."
Siz benim kullarımsınız. Bu da benim
yarattığım yeryüzü. Ve bu yeryüzü geniştir.
Sizi barındırmaya müsaittir. Şu halde sizin için
sıkıntılı bir durumu alan, dininizden dönmeniz
için baskı gördüğünüz; dostunuz, sahibiniz, Allah'a
gereği gibi kulluk sunamadığınız bu bölgede
sizi tutan nedir? Ey kullarım, bu dar, bu
sıkıntılı yerden çıkıp benim
yarattığım geniş yeryüzüne dağılın.
Dininizi kurtarın. Özgürce ibadet edin! "Sırf
Bana kulluk ediniz."
Kuşkusuz hicret etmeye çağırılan bir
insanın içinde uyanan ilk duygu, vatandan ayrılmanın
doğurduğu sıkıntıdır. İşte
bu durum göz önünde bulundurularak bu iki uyarı ile bu gönüllere
mesaj verilmek isteniyor. Önce yakınlık duygusunu
uyandıran sevimli ve okşayıcı çağrı:
"Ey kullarım" Sonra yeryüzünün geniş
olduğu hatırlatılarak içlerine güven ve huzur aşılanıyor
"Benim yarattığım yeryüzü geniştir."
Madem ki, tüm yeryüzü Allah'ındır, o halde yeryüzünün
en sevimli bölgesi sadece Allah'a kulluk sunma imkanının
bulunduğu yerdir.
Sonra ayetlerin akışı kalplerin içinde geçen
duyguları, düşünceleri birer birer ele alarak gerekli
mesajları veriyor. Bu açıdan kalplerin duyduğu
endişelerden biri tehlike dolu hicret yolculuğu
korkusudur. Göç etmeye kalkışmakla karşı
karşıya kalınan ölüm tehdididir. -Müşrikler
mü'minleri Mekke'de alıkoyuyor ve ilk muhacirlerin
şehri terk etmesi ile oluşturdukları tehlikeyi
sezdikten sonra onların hicret etmelerine müsade etmiyorlardı-
Öte yandan, Mekke'den çıkmayı başarsalar bile
yolda kendilerini bekleyen birçok tehlike vardı. Bu noktada
ikinci mesaj yöneltiliyor!