49- Aslında Kur'an, kendilerine bilgi verilenlerin içlerine
sinen açık ayetlerden, inandırıcı
kanıtlardan oluşmuştur. Bizim ayetlerimizi inkâr
edenler, sadece inatçı zalimlerdir.
50- Onlar "Allah Muhammed'e mucizeler indirseydi ya'
derler. Onlara de ki; "Mucizeler, Allah'ın tekelindedir.
Ben sadece açık sözlü bir uyarıcıyım.
"
Kur'anın ayetleri, yüce Allah'ın kendilerine bilgi
bahşettiği kimselerin içlerine sinen, gizli kapaklı
yönü bulunmayan, hiçbir şekilde şüpheye yer bırakmayan
açık ve anlaşılır kanıtlardır. Bu
kanıtları olanca çıplaklığı ile içlerinde
hissederler kalpleri onlarla yatışır. Onlar
varken başka delil arama gereğini duymazlar. Bu
isimlendirmeyi hakkeden ilim mü'min gönüllere yerleşen,
burada özümsenen, olgunlaşıp yayılan,
yollarını aydınlatan ve onları hedefe götüren
kopmaz ipe bağlayan bilgidir. "Bizim ayetlerimizi inkâr
edenler, sadece inatçı zalimlerdir." Bizim
ayetlerimizi inkar edenler, gerçekleri ölçerken, olayları
değerlendirirken adalet ilkesini gözetmeyen, hak ilkesini
çiğneyen, dosdoğru yolun
sınırlarını aşan zalimlerdir.
Onların kastettiği, insanlığın henüz
emeklediği çağlarda gelen peygamberlerin getirdiği
ilahi mesajların yanı sıra gösterdikleri ve sadece
o anda seyreden kuşaklar için kanıt oluşturan
somut mucizelerdir. Oysa Hz. Muhammed'in getirdiği mesaj, yüce
Allah'ın içindeki canlı-cansız tüm varlıklarla
birlikte yeryüzünün varis olacağı güne kadar ulaştığı
herkes için bir kanıttır. Bu yüzden onun peygamberliğini
destekleyen olağanüstü ayetler Kur'an-ı Kerim'in
okunan ayetleridir. Bunlar olağanüstülükleri hiçbir zaman
tükenmeyen mucizelerdir. Bu Kur'an'ın hazineleri tüm kuşaklara
açıktır. Bunlar kendilerine bilgi verilenlerin içlerine
sinen açık ve anlaşılır ayetlerdir. Bu
ayetlerin üzerinde düşündükçe olağanüstülüklerini,
mucizeliklerini hissederler. Bu ayetlerin sahip oldukları
hayret verici etkileyiciliğin kaynağını düşünürler.
"Onlara de ki; mucizeler Allah'ın tekelindedir."
Takdir ve planı uyarınca gerek duyulduğu zaman
mucizeleri O gösterir. Ben bu konuda Allah'a herhangi bir
şey öneremem. Böyle bir şey benim yetkimin
dışındadır. Benim Rabb'ime karşı
takınmam gereken edep de buna elvermez. "Ben sadece açık
sözlü bir uyarıcıyım." Benim görevim
uyarmaktır, sakındırmaktır. Gerçekleri ortaya
koyup açıklamaktır. Ben ancak üstlendiğim görevi
yerine getiririm. Bundan sonrası Allah'a aittir.
Gelişmeleri dilediği gibi planlar.
Bu ifade inanç sistemini her türlü kuruntudan ve şüpheden
soyutluyor. Peygamberin etki alanını seçilmiş, görevlendirilmiş
bir insan olarak açık şekilde belirliyor. Peygamberin,
caydırıcı güce sahip yüce Allah'ın
sıfatlarına bürünmesi imkansızdır. Böylece
somut mucizeler gösterildikten sonra geçmişteki
risaletlerin etrafını saran şüphe bulutları
bu son peygamberliğin üzerinde yoğunlaşmamış
olur. Nitekim bu şüphe bulutları insanların
duygularına karışmış gitgide kuruntu ve
efsanelere bürünmüştür. Sapmaların ana
kaynağı da burası olmuştur.
Bu türde somut mucizelerin gösterilmesini isteyenler,
kendilerine bu Kur'an'ı indirmekle yüce Allah'ın ne büyük
bir lütufta bulunduğunu değerlendirme yeteneğinden
yoksundurlar.