DAVETTE HOŞGÖRÜ
46- Yahudilerin ve Hıristiyanların zalim
olanları dışında kalanları ile
tartışırken olabildiğince gönül alıcı
ve etkili bir dil kullanınız. Onlara deyiniz ki, "Bizler
hem bize ve hem de size indirilen kitaplara inanıyoruz. Bizim
de sizin de ilahınız birdir, biz O tek ilaha teslim
olmuşuz. "
Hz. Nuh'dan itibaren son peygamber Hz. Muhammed'e kadar
gelmiş-geçmiş tüm peygamberlerin insanlara sunmak
üzere yüklendikleri mesaj tek bir ilah tarafından gönderilmiş
değişmez bir çağrıdır. Bu davanın
tek hedefi vardır. O da sapıtmış
insanlığı gerçek Rabb'ine döndürmektir, O'nun
yoluna iletmek ve O'nun belirlediği yöntemle eğitmektir.
Allah tarafından gönderilmiş bütün peygamberlerin
sundukları mesaja inanan mü'minler, önceki peygamberlere
inanan diğer mü'minlerle kardeştirler. Çünkü bütün
mü'minler tek ilaha kulluk sunan bir ümmetin bireyleridirler.
Gelmiş-geçmiş tüm kuşaklarıyla insanlık
iki sınıfa ayrılır! Birincisi, Allah'ın
taraftarlarını (Hizbullah'ı) oluşturan mü'minler,
ikincisi de şeytanın taraftarlarını (Hizbuşşeytan'ı)
oluşturan Allah karşıtları... Bu
sınıflandırma her türlü zaman ve mekân sınırlandırmasının
dışında insanlığın tüm kuşaklarını
içine alan genel bir durumdur. Buna göre mü'minlerin her bir kuşağı
yüzyıllar boyunca uzanan bu silsilenin bir
halkasıdır.
Bu, İslâm'ın dayandığı temel ilkeyi
oluşturan ve bu Kur'an ayetinde ifadesini bulan büyük,
üstün ve yüce gerçektir. Bu gerçek insanlar arasındaki
ilişkiyi sadece kan, soy, ırk, vatan;
alış-veriş veya ticarete bağlı
kalmanın düzeyinden daha yukarılara çıkarır.
İnsanlar arasındaki ilişkiyi tek bir inanç
sistemine bağlılık şeklinde
somutlaştırarak yüce Allah'a ulaştırır.
Bu inanç sisteminde bütün ırklar ve renkler
kaynaşır gider, kavim ve ülke farklılıkları
ortadan kalkar. Zaman ve mekân değişikliği,
kardeşlik noktasında hiçbir anlam ifade etmez. Orada
her şeyi boyunduruğu altına alan yüce yaratıcının
kopmaz ipinden başka hiçbir şey kalmaz.
Bu yüzden müslümanlar Ehl-i Kitap'la tartışırken,
olabildiğince gönül alıcı ve etkili bir dil
kullanmaya teşvik ediliyorlar. Amaç, yeni gönderilen
risaletin geliş hikmetini açıklamaktır. Bu yeni
risaletle önceki risaletler arasındaki bağı ortaya
koymaktır, bir de kendisinden önceki davetlerle uyuşan,
yüce Allah'ın hikmeti ve insanların ihtiyaçlarına
ilişkin eksiksiz bilgisi doğrultusunda onları bütünleyen
Allah'ın gönderdiği mesajlardan bu sonuncusuna
uymanın zorunluğuna inandırmaktır. Ancak "Yahudilerin
ve Hıristiyanların zalim olanları" bu
genellemenin dışındadırlar. Çünkü onlar,
kalıcı inanç sisteminin temel kuralı olan Tevhid,
yani Allah'ın ilahlıkta ve Rabb'lıkta birliği
ilkesinden sapmışlardır. Allah'a birtakım düzmece
ilahları ortak koşmuşlardır, O'nun hayat
sistemini bir kenara bırakıp insan aklının
ürünü başka sistemlere uymuşlardır. Bu yüzden
böyleleri ile tartışılmaz, iyi ilişkiler içine
girmek gerekmez. Nitekim İslâm Medine'de bir devlet kurar
kurmaz böylelerine savaş ilan etmiştir.
Bazıları, Peygamber efendimizin Mekke'de müşrikler
tarafından dışlanmışken Yahudi ve
Hıristiyanlara hoş göründüğünü, onlarla iyi
ilişkiler içine girmeye özen gösterdiğini, fakat daha
sonra Medine'de belli bir güç elde edilince Mekke'deyken onlarla
ilgili olarak söylediği tüm sözleri unutarak kendilerine
savaş açtığını söyleyerek Hz.
Peygambere büyük bir iftira atarlar. Hiç kuşkusuz Mekke'de
inen bu ayet, onların bu sözlerinin açık bir iftira
olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü Ehl-i Kitap'la
tartışırken olabildiğince gönül alıcı
ve yumuşak bir dil kullanmak, sadece onların zalim
olmayanları ile, Allah'ın gerçek dininden sapmayanları
ile, bütün peygamberlerin sunduğu risaletlerin içerdiği
katışıksız Tevhid, yani Allah'ın
ilahlıkta ve Rabb'lıkta birliği ilkesinin
dışına çıkmayanları ile
sınırlıdır.
"Onlara deyiniz ki; `Bizler hem bize ve hem de size indirilen
kitaplara inanıyoruz. Bizim de sizin de ilahınız
birdir, biz O tek ilaha teslim olmuşuz."
Şu halde çekişmeye, bölünmeye gerek yoktur. Tartışmak,
münakaşa etmek yersizdir. Hepsi de bir ilaha inanıyor.
Müslümanlar da hem kendilerine hem . , de kendilerinden önceki
toplumlara indirilen kitaplara inanırlar. Bu kitaplar özleri
itibariyle birdirler. İlahi sistemin tüm halkaları
birbirine bağlıdır.