38- Adoğulları ile Semudoğulları'nı da
yok ettik. Bunu vaktiyle oturdukları evlerin
yıkıntıları size açıkça göstermektedir.
Şeytan onlara işledikleri kötülükleri güzel
göstererek kendilerini yoldan çıkardı. oysa
isteselerdi gerçeği görebilirlerdi.
Ad kavmi Arap Yarımadası'nın güneyindeki
Hadramut yakınlarında Ahkaf denilen bölgede yaşıyordu.
Semud kavmi ise yarımadanın kuzeyindeki Vadil Kura
yakınlarında Hicre denilen bölgede yaşıyordu.
Ad kavmi ise, yeri-göğü titreten korkunç bir gürültü
ile yerle bir edilmişti. Her iki toplumun harap olmuş
yurtları Araplar tarafından biliniyordu. Ticaret
amacı ile gerçekleştirdikleri yaz ve kış
yolculuklarında buralardan geçiyorlardı. Bir süre
sürdürülen üstünlük ve egemenlikten sonraki yok edilişin,
yerle bir edilişin izlerini gözleri ile görüyorlardı.
Bu genel işaret onların
sapıklıklarının sırrını gözler
önüne seriyor. Bu, aynı zamanda diğer toplumların
da sapıklıklarının altında yatan
sırdır.
"Şeytan onlara işledikleri kötülükleri güzel
göstererek kendilerini yoldan çıkardı. Oysa
isteselerdi gerçeği görebilirlerdi."
Hiç kuşkusuz gerçeği kavramalarını
sağlayacak akılları vardı. Doğru yola
iletecek somut kanıtlar gözlerinin önünde duruyordu. Fakat
şeytan onları baştan çıkarmış,
işledikleri kötülükleri güzel göstermişti. Bu açık
delikten girerek onları istediği gibi yönlendirmişti.
Bu delik, kendi kendileri ile gurur duymaları,
yaptıkları işlerle övünmeleri, sahip bulundukları
maddi güç, mal ve nimetlere kanmaları idi: "Onları
yoldan çıkardı." İnsanın iman etmesi
ile sonuçlanan biricik doğru yola girmelerine engel oldu. Böylece
fırsatı kaçırmış oldular. "Oysa
isteselerdi gerçeği görebilirlerdi." Çünkü
görecek gözleri, gördüklerini algılayacak kavrama
yetenekleri ve akılları vardı.
BÜYÜKLENENLERİN SONU
39- Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı yok ettik. Musa onlara açık
kanıtlar getirdi. Fakat yeryüzünde büyüklük tasladılar,
ama elimizden kurtulamadılar.
Karun, Hz. Musa'nın kavmi İsrailoğulları'na
mensup biriydi. Sahip bulunduğu servetle ve bilgiyle onlara
karşı büyüklük taslamış,
azgınlaşmıştı. Kendisine iyilikte
bulunmasını, dengeli hareket etmesini, alçak gönüllü
olmasını, azgınlaşıp bozgunculuk
yapmamasını öğütleyenlerin öğütlerini
dinlememişti. Firavun ise, acımasız bir
zorbaydı. Kötülüklerin en iğrencini, suçların
en çirkinini işliyordu. İnsanları
aşağılıyor, onları sınıflara bölüyordu.
İsrailoğulları'nın erkeklerini zorbalıkla,
zulümle öldürüyor, kadın1arını erkeksiz
bırakmak suretiyle korkunç bir soykırım
uyguluyordu. Haman ise, onun izleyeceği stratejileri
belirleyen, bilgi ve becerisiyle zulüm ve diktatörlükte ona
yardımcı olan veziri idi.
"Musa onlara açık kanıtlar getirdi. Fakat yeryüzünde
büyüklük tasladılar."
Ama göz kamaştırıcı servetleri,
caydırıcı güçleri, her şeyi en ince
detayına kadar planlayan korkunç dehaları onları
koruyamadı. Yüce Allah'ın onları suçüstü
yakalamasına engel olamadı. Allah'ın korkunç azabından
kaçıp kurtulmalarını sağlayamadı. Biraz
sonra göreceğimiz gibi, yüce Allah onları suçüstü
yakalayıp cezalandırdı.
"Ama elimizden kurtulamadılar."
ALLAH'IN AMANSIZ YOKEDİŞİ
İşte yüce Allah maddi güce, mal-mülke, sürekliliği
ve üstünlüğü sağlayan araçlara sahip bulunan bu
adamların her birini; uzun süre insanlara baskı
uygulayıp eziyet ettikten sonra suçüstü yakalayıp
cezalandırmıştır.