33- Elçilerimiz yanına varınca Lût'un canı
sıkıldı, gelişleri yüzünden telaşa
kapıldı. Bunun üzerine elçilerimiz ona dediler ki;
"Korkma, tasalanma. Biz seni ve yakınlarını
kurtaracağız. Yalnız eşin geride kalıp
azaba çarpılanlardan olacaktır. "
34- "Biz bu kent halkının iğrenç sapıklığı
yüzünden başlarına gökten ağır bir azap
yağdıracağız. "
35- Biz o yıkık kentten, geriye düşünen
kimselerin ders çıkarmalarına yarayacak belirgin izler
bıraktık.
Burada Lût'un kavminin hastalık derecesine varan
sapıklığın ateşiyle yanarak konuklara
saldırmalarına, Hz. Lût'un onlarla söz düellosuna
girmesine kısaca değiniliyor ve hemen olayın sonu
sunuluyor. Melekler Hz. Lût'a gerçek kimliklerini açıklıyorlar.
O bu sıkıntı içindeyken, canı bu kadar
sıkılmışken ne için görevlendirildiklerini
ona anlatıyorlar!
Bunun üzerine elçilerimiz ona dediler ki; "Korkma,
tasalanma. Biz seni ve yakınlarını
kurtaracağız. Yalnız eşin geride kalıp
azaba çarpılanlardan olacaktır."
"Biz bu kent halkının iğrenç sapıklığı
yüzünden, başlarına gökten ağır bir azap
yağdıracağız."
Bu ayet, Hz. Lût ve ona inanan ailesi hariç, içinde
oturanlarla birlikte o kentin yıkılış
sahnesini canlandırıyor. Bu yıkılma sahnesi,
yağmurlar ve çamura bulaşmış taşlarla
gerçekleşmişti. Öyle anlaşılıyor ki, bu
kenti altüst edip yutan felâket, volkanik bir patlamaydı.
Bu patlamayla birlikte fışkıran lavlàr
üzerlerine yağmıştı.
Bu yıkılışın izleri halâ gözler
önündedir. Yüzyıllardan beri aklını
kullanıp düşünecek kimselere Allah'ın gücünün
ayetlerinden söz etmektedir.
"Biz o yıkık kentten, geriye düşünen
kimselerin ders çıkarmalarına yarayacak belirgin izler
bıraktık."
Hiç kuşkusuz bu akıbet; bozulan, kokuşan ve ne
meyve vermesi ne de yaşaması mümkün olmayan, kesilip
yakılmaktan başka bir işe yaramayan bu pis ağaç
için doğaldı.