26- Bunun üzerine Lût ona inandı ve
soydaşlarına "Ben sizden uzaklaşıp
Rabb'ime gidiyorum. Hiç kuşkusuz O üstün iradelidir ve her
yaptığı yerindedir" dedi.
Burada Hz. Lût'un niçin yurdunu terk edip hicret ettiğini
anlamak için söylediği şu sözün üzerinde
durmak istiyoruz! "Ben sizden uzaklaşıp Rabb'ime
gidiyorum." Hz. Lût, müşriklerin
baskısından kurtulmak için hicret etmiyor. Herhangi bir
bölgeye yerleşmek ya da maddi bir kazanç elde etmek yahut
ticari avantaj sağlamak amacı ile yurdunu
bırakıp göç etmiyor. Sadece Rabb'ine hicret ediyor.
O'na yakın olmak, O'nun korusuna sığınmak için
hicret ediyor. Eti ve kanıyla hicret etmeden önce kalbi ile,
inancı ile hicret ediyor. Herhangi bir şekilde
soydaşlarının hidayet ve imana olumlu
yaklaşmalarına ilişkin en ufak bir umut
kırıntısı kalmadıktan sonra küfür ve
sapıklık ülkesinden uzak ibadetini, kalbini ve tüm
varlığını Rabb'ine özgü kılmak için
O'na doğru hicret ediyor.
Yüce Allah, Hz. İbrahim'e -selâm üzerine olsun- geride
bıraktığı yurdunun,
soydaşlarının ve ailesinin yerine, içindeki canlı-cansız
tüm varlıklarla birlikte yeryüzüne varis olacağı
güne kadar Allah'ın mesajını insanlara sunacak bir
soy bahşediyor. Nitekim Hz. İbrahim'den sonra gönderilen
tüm peygamberler ve bütün davet hareketleri onun soyunun arasından
çıkmıştır. Bu ise, hem dünyada hem de
ahirette kaybedilenlere karşılık elde edilen büyük
bir ödüldür.
27- İbrahim'e İshak'ı ve Yakub'u armağan
ettik. O'nun soyuna peygamberlik ve kitap sunduk. O'nu dünyada
ödüllendirdiğimiz gibi hiç kuşkusuz ahirette de iyi
kullarımız arasındadır.
Hiç kuşkusuz bu, büyük bir lütuf, sonsuz bir bağıştır.
Bu bağışta, her şeyiyle Allah'a adanmanın
somut örneği olan; azgınların ateşte yakmak için
etrafını kuşattığı buna
karşılık çevresindeki her şeyin esenlik ve
serinliğe, bağış ve nimete dönüştüğü
bu adama yönelik Allah'ın hoşnutluğu
belirginleşmektedir. Elbette bu ödül onun yaptıklarına
yakışır bir karşılıktır.
Daha sonra, İbrahim kıssasının
ardından Lût peygamberin kıssası yer alıyor.
Kıssa, Hz. Lût'un, Hz. İbrahim'le birlikte Rabb'ine
hicret edip Ürdün vadisinde konaklamalarından sonra Hz. Lût'un,
yalnız başına ölü denizin ya da kendisinden
sonrakï adıyla Lût gölünün kıyısına
yerleşmiş kabilelerden birinin arasına
katılıp yaşamını sürdürmesinden sonraki
gelişmeleri içeriyor. Hz. 1ût'un aralarına
katıldığı kabile Sodom kentinde
yaşıyordu. Hz. Lût da uzun süre aralarında
kalmaktan dolayı onlardan biri olmuştu.
Daha sonra bu toplumda tuhaf anormallikler baş gösterdi.
Kur'an-ı Kerim böyle bir olayın insanlık tarihinde
ilk kez meydana geldiğini belirtmektedir. Bu anormallik, yüce
Allah'ın erkekler için yarattığı
kadınlar yerine erkeklere karşı duyulan sapık
cinsel eğilimdi. Oysa yüce Allah, her iki cinsi, aralarında
bütün canlı türlerinde geçerli olan normal fıtri
eğilime uygun olacak nesil yoluyla hayatın
devamını garantileyen üretici doğal
birleşmeler gerçekleştirsinler diye
yaratmıştır. Çünkü yüce Allah bütün canlıları,dişi
ve erkek olmak üzere çift çift yaratmıştır.
Dolayısıyla Lût kavminden önce böyle bir anormallik,
aynı cinse karşı duyulan böyle bir sapık
eşcinsel eğilim görülmüş değildi.