10- Öyle kimseler var ki, "Allah'a inandık"
derler. Fakat Allah uğrunda işkenceye
uğradıklarında insanların işkencesini
Allah'ın azabı ile bir tutarlar. Eğer sana
Rabb'inin bir yardımı gelecek olursa, böyleleri
kesinlikle "Biz sizlerle beraberdik " derler. Acaba
Allah, insanların içlerinde sakladıkları
duyguları herkesten iyi bilmez mi?
11- Hiç kuşkusuz Allah, kimlerin iman ettiklerini iyi
bildiği gibi, kimlerin münafık olduklarını da
iyi bilir.
Bu tip insanlar tehlikesiz ortamlarda yükünün hafif
olduğunu, kolay taşınacağını, dille
söylemekten başka bir yükümlülük gerektirmediğini
sanarak iman sözünü açıkça duyururlar. "Fakat
Allah uğrunda işkenceye uğratılınca"
kendilerini güvencede hissederken henüz sıkıntılara
uğratılmamışken, açıkça söyledikleri
bu sözden dolayı baskı görünce "insanların
işkencesini Allah'ın azabı ile bir tutarlar." Paniğe
kapılırlar, ruhlarındaki değerler altüst olur,
vicdanlarındaki inanç yıkılırcasına
sarsılır. Allah'ın azabı da dahil, bu gördüğünden
daha ağır bir azabın daha etkin bir eziyetin
olamayacağını düşünürler. Ve her biri kendi
kendine şöyle der: Bu gördüğüm en şiddetli, en
acıklı azaptır. Bundan daha ağır bir azap
olamaz. Şu halde ne diye imanımda ısrar edeyim,
baskılara sabredeyim? Zaten Allah'ın azabı da
bundan fazla bir şey yapamaz bana. Hiç kuşkusuz bu düşünce,
insanların kat kat fazlasına katlanabildikleri eziyetler
ile hiç kimsenin boyutlarını
kavrayamadığı yüce Allah'ın korkunç azabını
birbirine karıştırmanın ifadesidir.
Bu tip insanların zor zamanda sınanmak
amacı ile bir eziyetle karşı karşıya
kaldıklarında takındıkları tavır
bundan ibarettir.
"Eğer sana Rabb'inin bir yardımı gelecek
olursa, böyleleri kesinlikle `Biz sizlerle beraberdik' derler."
Biz sizlerle beraberdik... Zor zamanda tutumları
paniğe kapılmaktan, ölçüleri ve değerleri
karıştırmaktan, arkasına bakmadan can havliyle
koşmaktan, kötü düşüncelere kapılıp
yanlış değerlendirmeler yapmaktan ibaret olan bu
adamlar tehlike geçip kendilerini güvencede hissedince bol
keseden atmaya başlarlar. Kavga kaçkını korkaklar
böbürlenerek kahramanlık taslarlar. Baskılar
karşısında bozguna uğramış
zayıf karakterliler aslan kesilerek: "Biz sizlerle
beraberdik" derler.
"Acaba Allah insanların içlerinde sakladıkları
duyguları herkesten iyi bilmez mi?"
Acaba Allah bu göğüslerin içerdiği sabır ya
da panikten iman ya da münafıklıktan haberdar
değil midir? Bu adamlar kimi kandıracaklar? Kimin gözünü
boyayacaklar?
"Hiç kuşkusuz Allah, kimlerin iman ettiklerini iyi
bildiği gibi, kimlerin münafık olduklarını da
iyi bilir."
Hiç kuşkusuz yüce Allah, onları herkes
tarafından tanınacakları şekilde ortaya çıkaracaktır.
Çünkü işkencelerle, baskılarla sınanmanın
amacı mü'minlerle münafıkların açık-seçik
belli olmalarıdır.
Kur'an-ı Kerim'in bu tip insanların
yanılgıya düştükleri noktayı ortaya koyarken
kullandığı incelikli ifade
karşısında biraz durmak istiyoruz.
"İnsanların işkencesini Allah'ın
azabı ile bir tutarlar."
Buradaki yanılgı, azaba katlanamamalarından,
dirençlerinin zayıf kalmasından,
sabırlarının tükenmesinden kaynaklanmıyor.
Çünkü gerçek mü'minler de böyle bir duruma düşebilirler.
-Zaten insan gücünün de belli bir sınırı
vardır. Ancak gerçek mü'minler her zaman duygu ve düşüncelerinde
insanların yapabildikleri tüm işkence ve baskı yöntemleri
ile yüce Allah'ın korkunç azabını kesin
şekilde birbirinden ayırırlar. İnsanların
uyguladıkları işkencelerin insan takatını,
insanın dayanma gücünü aştığı anlarda
bile küçücük fani dünya ile büyük ve sonsuz alemi birbirine
karıştırmazlar. İşkenceler, baskılar,
takatını, dayanma gücünü aşsalar bile hiçbir
şey mü'minin düşüncesinde Allah'ın yerini
tutamaz. İşte kalplerdeki iman ile münafıklık
arasındaki yol ayırımı burasıdır.
Son olarak, kötülüğe teşvik etme ve baştan çıkarma
yoluyla sınama örneği sunuluyor. Onunla birlikte kâfirlerin
suç ve cezaya ilişkin çarpık düşüncèleri anlaşılıyor.
Bu arada sorumluluğun bireysel olduğu cezanınsa
sorumlu kişiyi ilgilendirdiği vurgulanıyor. Bu
husus, adaleti en üst düzeyde, en belirgin özellikte gerçekleştiren
İslâm'ın uyguladığı büyük ilkelerden
biridir.