8- Biz insana ana-babasına iyi davranmayı tavsiye
ettik. Fakat eğer annen ve baban, ne idüğü belirsiz
bir putu bana ortak koşmaya seni zorlarsa, sakın sözlerini
dinleme. Hepiniz bana döneceksiniz. O zaman neler yaptığınızı
size haber veririm.
9- İman edip iyi ameller işleyenleri kesinlikle iyi
kullar arasına katarız.
Anne-baba, akrabalar arasında insana en yakın
olanlardır. Onların bir üstünlükleri vardır.
Sevgi gösterilme bakımından önceliklidirler. Onlara
karşı yapılması gereken zorunlu görevler vardır.
Sevgi, saygı, değer verme, ihtiyaçlarını
karşılama gibi. Ama Allah'ın hakkı gündeme
gelince, onlara uymak, sözlerini dinlemek söz konusu olamaz.
İşte izlenecek yol: "Biz insana
ana-babasına iyi davranmayı tavsiye ettik. Fakat
eğer annen ve baban, ne idüğü belirsiz bir putu bana
ortak koşmaya seni zorlarlarsa, sakın sözlerini dinleme."
Kuşkusuz Allah adına kurulan bağ, en öncelikli
bağdır. Hiçbir zaman kopmayan sağlam kulp Allah'a
bağlılıktır. Eğer anne ve baba müşrik
iseler, onlara iyilikte bulunulur, bakımları, geçimleri
üstlenilir. Ama onlara itaat edilmez, dedikleri yapılmaz.
Şu dünya hayatı bir gün sona erecektir. Sonra herkes
Allah'ın huzurunda toplanacaktır:
"Hepiniz bana döneceksiniz. O zaman neler yaptığınızı
size haber veririm."
Bu arada mü'minlerle, müşriklerin birbirlerinden
farklı konumda olduklarına dikkat çekiliyor. Çünkü
aralarında soy birliği ve evlilik gibi akrabalık
bağları kurulmuş olmasa bile, mü'min toplum bir
ailedir. Ve mü'minler birbirinin dostu ve destekçisidir.
"İman edip iyi ameller işleyenleri kesinlikle
iyi kullar arasına katarız."
Böylece Allah'a bağlanan mü'minler, gerçekte oldukları
gibi tek bir cemaat olarak nitelendiriliyorlar. Kan,
akrabalık, soy ve evlilik gibi bağlar geçersiz sayılıyor.
Dünya hayatı ile birlikte onların da sona erdikleri
vurgulanıyor. Çünkü bunlar hiçbir zaman kopmayan, sağlam
kulptan ayrıldıkları için asıl değil, geçici
bağlardır.
Tirmizi, bu ayeti açıklarken, ayetin Sa'd b. Ebu Vakkas
-Allah ondan razı olsun- ile annesi Himne binti Ebu Süfyan
hakkında indiğini söyler. Sa'd b. Ebu Vakkas annesine
çok iyi davranırdı. Bir ara annesi "Bu yeni icad
ettiğin din de neyin nesi Vallahi bundan sonra sen eski
dinine dönmedikçe ya da ben ölmedikçe hiçbir şey
yemeyeceğim-içmeyeceğini. Sen de yaşadıkça `Annesinin
katili' diye ayıplanırsın" demiş ve bir gün,
bir gece hiçbir şey yemeden, içmeden beklemişti. Bunun
üzerine Sa'd yanına gelmiş ve şöyle demişti:
"Anneciğim, yüz tane canım olsa ve bunlar teker
teker çıksa yine de dinimi terk etmem. İster ye, ister
yeme." Kadın da oğlundan ümit kesince tekrar
yemeye, içmeye başlamıştı. Bunun üzerine
yüce Allah bu ayeti indirerek anne-babaya iyi davranılmasını,
onlara iyilikte bulunulmasını emretmiş, fakat
şirk hususunda onlara uymayı
yasaklamıştır.
Böylece iman, akraba ve yakınlık
sınavından başarıyla çıkmış,
ama müşrik akrabalara karşı iyilik ve güzel
muamele, uyulması gereken bir kural olarak yerini
korumuştu. Her mü'min her an için bu tür bir sınavla
karşı karşıya kalabilir. Bu yüzden yüce
Allah'ın açıklaması ile Sa'd b. Ebu Vakkas'ın
fiili uygulaması onlara kurtuluş ve güvenlik sancağı
olmalıdır.
Daha sonra sınanmak amacı ile eziyetlere
uğratılırken, korkudan feryadı basan, öte
yandan tehlike geçip kendini güvencede hissedince bol keseden
atan bazı ruhların bu durumla ilgili her şeyi en
ince noktasına kadar yansıtan eksiksiz bir tablosu
çiziliyor. Bu tablo sayılı birkaç kelime ile göz
önünde canlandırılıyor. Karakteristik
özellikleri belirgin, temel çizgileri net olarak göze çarpan
canlı bir tablodur bu.