4- Yoksa kötülük işleyenler bizim elimizden
kurtulabileceklerini mi sanıyorlar? Ne kadar yanlış
düşünüyorlar?"
Hiçbir bozguncu, yakayı kurtaracağını, bu
işten sıyrılacağını kesinlikle
beklemesin. Böyle sanan, kötü bir hüküm vermiş olur.
Tasarladığı plan bozulur, düşüncesi boşa
çıkar. Çünkü mü'minin imanını denemek,
doğrularla yalancıları birbirinden ayırmak
amacıyla imtihanı bir yasa olarak öngören yüce Allah,
mü'minleri dinlerinden döndürmek için ellerinden gelen her
türlü kötülüğü yapanları suçüstü yakalayıp
cezalandırmayı da bir yasa olarak belirlemiştir. Bu
yasa hiçbir şekilde değiştirilemez, yürürlükten
kaldırılamaz ve herhangi bir bölgeyle veya toplumla sınırlandırılamaz.
Surenin girişinde yer alan ikinci mesaj da budur. Bu da
ilk mesajı dengeleyen ve onu bütünleyen bir özelliğe
sahiptir. Kalpleri denemek ve mü'min safları
arındırmak için onları imtihandan geçirmek her
zaman yürürlükte olan bir yasa olduğuna göre, bu
mü'minleri dinlerinden döndürmek için her türlü kötülüğü
yapanların ümitlerini boşa çıkarmaya, onları
hezimete uğratmaya ve bozguncuları suçüstü yakalamaya
ilişkin yasanın da yürürlüğe girmesi kaçınılmazdır.
Üçüncü mesaj ise, Allah'la buluşmayı umanlara güven
aşılamayı, kalplerini her türlü kuşkudan
uzak bir şekilde sıkı sıkıya Allah'a
bağlamayı amaçlayan şu ifadede
somutlaşmaktadır:
5- Kim Allah'a kavuşmayı özlüyorsa, bilsin ki,
Allah'ın bu buluşma için belirlediği vakit
kesinlikle gelecektir. O her şeyi işitir ve her
şeyi bilir.
Şu halde Allah'la buluşmayı uman kalpler
sevinsinler, sarsılmaz bir güvenle yüce Allah'ın
kendileri için vadettiği güzelliklerin beklentisi içinde
olsunlar. Sonuçtan emin bir insanın güveni içinde
beklesinler. Buluşma gününü coşkuyla gözlesinler.
Ama kesinlikle bu anın gerçekleşeceğinden
kuşku duymasınlar.
Ayetin ifade biçimi Allah ile buluşacakları anı
gözleyen bu kalplerin son derece etkileyici mesajlar veren, insanı
düşündüren canlı bir tablosunu tasvir ediyor. Umutla
bekleyen, özlem duyan, oradaki güzelliklere bağlanan gönüllerin
tablosudur bu. Ayet, bu arzuya, bu buluşma ümidine insanın
içini rahatlatan vurgulu bir ifadeyle karşılık
veriyor. Bunun üzerine, sözü edilen kalplere güven ve esenlik
aşılayan bir değerlendirme cümlesi yer alıyor.
Yüce Allah bu kalpleri işitiyor, buluşma
anını en derin bir özlemle arzuladıklarını
biliyor:
"O her şeyi işitir ve her şeyi bilir."
Surenin girişinde yer alan dördüncü mesajda ise, imanın
yükümlülüklerine, iman uğrunda cihadın
zorluklarına katlanan kalplerin aslında kendileri için,
kendi iyilikleri için, kendilerine bahşedilen lütufların
tamamlanması için, durumlarının ve hayat
tarzlarının daha iyi bir düzeye yükselmesi için cihad
ettiklerine dikkatleri çekiliyor. Yoksa yüce Allah'ın hiç
kimseye ihtiyacı yoktur. Çünkü O, herkesten zengindir.
6- Kim kötülüklere karşı savaşırsa bu
savaşı kendisi için vermiş olur. Kuşku yok ki,
Allah'ın hiçbir yaratığa ihtiyacı yoktur.
Yüce Allah, mü'minlerin zorluklarla denenmesini
öngörüyorsa, meşakkatlere katlanabilmeleri için
nefisleriyle cihad etme yükümlülüğünü getiriyorsa,
bunda güdülen amaç; onların hayatlarının insana
yaraşır bir düzeye gelmesidir, ahlaki ve ruhsal olgunluğa
erişmeleridir, dünya ve ahirette iyilik elde etmeleridir.
Cihad, cihad edenin nefsini ve kalbini onarır, düzeltir,
kötülüklerden arındırır. Düşüncesini
yüceltir, ufkunu genişletir. İçindeki can ve mal
cimriliğini törpüler, bu kötü duyguları
aşmayı sağlar. Onu her türlü maddi çıkarı
aşacak düzeye getirir. Ruhsal ve bedensel yapısındaki
meziyetlerin, seçeneklerin en iyilerini uyarır, ortaya çıkarır.
Bütün bunlar mü'min topluma katılmadan, toplumun durumunu
düzeltmek, topluma hakkı yerleştirmek; toplum içinde
iyiliği kötülüğe, yapıcılığı
bozgunculuğa egemen kılmak için üzerine düşen
sorumluluğu yerine getirmesinden önceki aşama içindir.
"Kim kötülüğe karşı savaşırsa
bu savaşı kendisi için vermiş olur."
Şu halde cihad yolunda belli bir mesafe kat ettikten sonra
hiç kimse yüce Allah'tan cihadının bedelini isteyerek,
O'na ve davasına yaptıklarını çok görerek,
dava adına başardığı işlerin
ödülünün geciktiğini düşünerek yolun ortasında
durmamalıdır, hareketten geri kalmamalıdır.
Çünkü onun cihadı yüce Allah'a bir şey
kazandırmaz. Allah zayıf ve zavallı insanın
çabasına, çalışmasına muhtaç değildir;
"Kuşku yok ki, Allah'ın hiçbir yaratığa
ihtiyacı yoktur."
Ama yüce Allah'ın onun uğrundaki cihada
katılmasını sağlaması, onu yeryüzünde
kendi halifesi olarak ataması, sonra ahirette sevabı ile
onu ödüllendirmesi Allah'ın insana yönelik bir lütfudur.
7- İman edip iyi ameller işleyenlerin kötülüklerini
kesinlikle silecek ve onları iyiliklerinin daha üstün karşılıkları
ile ödüllendireceğiz.
Şu halde, imanın gerektirdiği olumlu ve
yapıcı işler yapan mü'minler Allah katında
kendilerini bekleyen kötülüklerin silinmesine ve iyiliklerin
karşılık görmesine ilişkin müjde ile
sevinsinler, cihadın gerektirdiği yükümlülüklere karşı
sabretsinler. Dinden döndürme amaçlı baskılara,
imtihanlara karşı dirensinler sarsılmasınlar.
Çünkü, yolun sonunda kendilerini bekleyen son derece aydınlık
bir ümit, her şeye değer güzel bir ödül vardır.
Dünya nimetlerini kaçırsa bile bu ödül mü'min için
yeterlidir.
Sonra, surenin baş tarafında işaret
ettiğimiz mü'minlerin geçirildikleri imtihan türlerinden
birine geliyor sıra: Mü'minin ailesi ile, sevdikleri ile
denenmesine değiniliyor. Böylesine önemli ve kritik bir
noktada kesin ve fakat dengeyi sağlayan ortalama açıklama
ile sorun çözümleniyor. Ne aşırı gidilmesine, ne
ipin ucunun kaçırılmasına, ne de tamamen edilgen
bir tavır takınılmasına izin verilmiyor: