69- Kitap ehlinden bir grup, sizi yoldan çıkarma
sevdasına kapıldı. Oysa onlar sadece kendilerini
yoldan çıkarırlar, ama bunun farkında
değildirler.
70- Ey kitap ehli, niye göz göre göre Allah'ın
ayetlerini inkâr ediyorsunuz?
71- Ey kitap ehli, niye gerçeğin üzerine batılı
örtüyor ve bile bile gerçeği saklıyorsunuz?
72- Kitap ehlinden bir grup dedi ki; `müminlere indirilen
mesaja günün başlangıcında inanınız,
fakat günün sonunda onu reddediniz, böylece belki onlar da
inançlarından dönerler.
Ehli kitabın müslüman cemaate karşı içten
beslediği kin, inançla ilgili bir kindi. Onlar bu ümmetin
hidayete ermesinden hoşlanmıyorlardı. Güç, güven
ve kesin inançla kendi özel inançlarına
bağlanmalarını istemiyorlardı. Bu nedenle
onları bu sistemden saptırmak ve bu yoldan
alıkoymak için var güçleriyle çalışıyorlardı:
"Kitap ehlinden bir gurup, sizi yoldan çıkarma
sevdasına kapıldı.."
Bu, gönül sevgisi, kalp isteği, her tuzağın,
her aldatmanın her tartışmanın, her münakaşanın
ve her şaşırtmanın arkasında yeralan heva
ve hevesin kendisine koştuğu arzudur.
Kişisel arzulara, kin ve kötülüğe dayalı olan
bu isteğin sapıklık olduğunda kuşku
yoktur. Bu gibi kötü ve günahkâr arzulardan ne iyilik ne de doğruluk
kaynaklanmaz. Onlar müslümanları sapıklığa
iletmeyi arzu ettikleri andan itibaren kendilerini
sapıklığa düşürüyorlar. Çünkü koyu sapıklığın
içinde yüzen sapıklardan başkası doğru yolda
olanları saptırmak istemez:
"Oysa onlar sadece kendilerini yoldan çıkarırlar,
ama bunun farkında değildirler."
Müslümanlar kendi dinlerine bağlı
kaldıkları sürece bu düşmanlarının
hakkından gelirler ve onların müslümanlar üzerinde
bir gücü de olmaz. Yüce Allah müslümanlar müslüman kaldığı
sürece, düzenbazların düzenlerini kendilerinden savacağına
ve düşmanlarının oyunlarını lehlerine
çevireceğine söz vermiştir. Burada ehl-i kitap şüpheci
ve kusur arayıcı tutumlarının gerçekliği
ile azarlanmaktadır.
"Ey kitap ehli, niye göz göre göre Allah'ın
ayetlerini inkâr ediyorsunuz?"
"Ey kitap ehli, niye gerçeğin üzerine batılı
örtüyor ve bile bile gerçeği saklıyorsunuz".
O gün ehl-i kitap gerçeğin bu dinde olduğuna
şahitlik ettiği gibi bu günde aynı
şahitliklerini sürdürmektedir.
Bu
gerçeği kitaplarındaki müjdeler
ve işaretlerinden haberi olanlar da olmayanlar da kabul
ediyordu. Hatta bunlardan haberi olan bazıları bu türden
bilgilerini açıkça ifade ediyor, bir kısmı da
kitaplarında gördükleri ve gözleriyle tanık
oldukları gerçek karşısında müslüman
oluyordu... Aslında ehl-i kitap İslâm'ın imana çağırdığını
apaçık bir gerçek olarak görüyordu... Yalnız buna
rağmen inkar ediyordu...Delil yetersizliğinden
değil... İnkarlarının başlıca nedeni
heva-heves, menfaat ve saptırmaydı. Halbuki Kur'an
onlara "Ey kitap ehli!" diye
hitap ediyordu. Zira bu sıfatın onları
Allah'ın ayetlerine ve yeni kitabına
yaklaştırması beklenirdi!
Sonra ayet ikinci defa onlara hitap ediyor... Bununla
onların bilerek, kasıtlı ve amaçlı olarak
gizleyip örtbas etmek ve batılın
karanlığında kaybetmek için, hakk ile batılı
karıştırmakla ne denli bir suç işlediklerini
açığa çıkarıyor.
Yüce Allah'ın ehl-i kitabı kendisi yüzünden eleştirdiği
o günkü eylemleri, onların bu güne kadar aynı
çizgide izledikleri hareketlerdir. Tarih boyunca onların
izledikleri yol bu olmuştur. Yahudiler ilk andan itibaren bu
yolu izlediler. Sonra Hıristiyanlar onları takib etti!
Uzun asırlardan bu yana sürüp gelen İslâm
kültürüne -ne acıdır ki- asırlarca süren
çabalarla ancak ortaya çıkarılabilen gizli hilelere
başvurdular!.. Bu kültürde baştan sona hakk ile
batılı karıştırdılar. Allah'ın
yüce keremine hamdolsun ki Allah'ın sonsuza dek
korunmasını garanti ettiği Kur'an bunun
dışında kaldı.
Yahudiler tarafından beslenen bu hain eller, İslâm
tarihini, kahramanlarını ve tarihi olaylarını
ters yüz ettiler. Aslı olmayan şeyler eklediler.
Bununla da kalmayıp Peygamberin (salât ve selâm üzerine
olsun) hadislerine el attılar. Cenabı Allah bu işin
üstesinden gelecek din adamlarını bu işe yöneltti.
İslâm bilginleri hadis namına ortaya atılan
malzemeyi uzmanlıklarına dayanarak dikkatle ve özenle
çalışmalar yaparak ve insanın beşerî
gücünü aşanlar dışında hepsini
yazdılar. Kur'an tefsirine de uzandılar. Onu o kadar
karıştırdılar ki
araştırıcılar bu konuda yol işaretlerine
varamayacak gibi bir durumla karşı karşıya
kaldı. Şahsiyetler üzerinde de bir takım plânlar
yaptılar. Yüzlercesi, binlercesi İslâm kültürü
aleyhinde kullanıldı. Bugün bu yöntemler hâlâ
oryantalisler -Doğu bilimciler- tarafından icra
edilmektedir. Ayrıca halkları, müslüman ülkelerde
şu an düşünce önderliği makamlarını
işgal edenler de oryantalistlerin öğrencileridir. Haçlılar
ve Siyonistler tarafından üretilerek İslâm ümmetine
kahraman diye lanse edilen onlarca şahsiyet ortaya çıkarılmıştır.
Böylece bu düşmanların açıkça yapmayı
başaramadığı hizmetleri İslâm düşmanlarına
rahatlıkla takdim ettiler. Bu oyunlar hâlâ sürdürülmekte
ve devam etmektedir. Bu planların etkisinden kurtulma ve
korunmanın tek yolu, muhafaza altına alınan
Kur'an'a sığınmak ve asırlarca süren savaşta
istişare için O'na dönüş yapmaktır.
Aynı şekilde ehl-i kitaptan bir grubun müslüman
cemaatı dininde kuşkuya düşürmek ve onu doğru
yoldan alıkoymak için gerçekten çirkin bir tuzak yoluna başvurduklarını
arzetmektedir.
"Kitap ehlinden bir grup dedi ki; `müminlere indirilen
mesaja günün başlangıcında inanınız,
fakat günün sonunda onu reddediniz; böylece belki onlar da
inançlarından dönerler."